Kurbağalar demokrasiden bıkmış; Bir vak vak, bir kıyamet, İllallah. Medet. Gökleri tutmuş bağrışmaları. Peki, demiş vak vak tanrı; Krallık yapıvermiş cumhuriyeti. Ağzı var dili yok, vurdumduymaz Bir kral inmiş göklerden. Ama öyle güm diye düşmüş ki mübarek göle, Bizim çamurlugiller -Ki, bilirsiniz, bir hayli ödlek ve semelektirler- Cup diye atlayıp suya, Her biri girmiş bir deliğe. Bir kral kalmış ortada bir de sazlar. Yaman bir dev geldi sanmış kurbağalar: Uzun zaman kimse çıkarıp başını Bakamamış kralının yüzüne. Oysaki korktukları şey bir kütükmüş sadece. Ama öyle ciddi, öyle heybetliymiş ki kütük İlk çıkan kurbağa zor çıkmış yüze Korkudan litreye litreye Yaklaşmış koca devletliye. Kurbağalar bakmış bir şey olmuyor yaklaşana: O zaman artık koşan koşana. Kralın dört bir yanı kurbağa dolmuş Gelip omzuna oturanlar bile olmuş. Bu ne biçim kral Vur ağzından lokmasını al. Yoo,
demiş kurbağa milleti; Bu kadar susmak olmaz. Başlamışlar yeniden dert yanmaya Vak vak tanrıya: Aman, ne olursun, demişler Bir kral yolla ki bize ağzı burnu oynasın. Peki, demiş tanrı vak vak Bir balıkçıl yollamış, her yanı oynak. Ağız dersen işlek işlek: Sağa bir gaga, sola bir gaga; Her gagada bir kurbağa; Ye babam ye. Bizimkiler basmış yine yaygarayı, Bu sefer kızmış artık vak vak tanrı: Sizin oyuncağınız mıyım ben, demiş; Demokrasi veririz, vak vak. Kral indiririz gökten, Uslu, akıllı, babacan, Yine vak vak. Kesin artık şamatayı, Bir yiyip bin şükredin yeni krala: Yoksa
daha beteri gelir ha. Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
Kaynak: Başlangıçtan Bu Güne Fransız Şiir Antolojisi
Hazırlayan: İlhan Berk Türkiye İş Bankası Kültür Yyayınları, Eylül 2001 ISBN: 975-458-282-3