Özgürlük "HİÇ"in İçindedir

 
 

Auschwitz, kültürün iflasını çürütülmesi imkansız bir biçimde kanıtladı. Auschwitz'in tam da bütün o felsefe, sanat ve aydınlanmış bilimler geleneğinin göbeğinde yaşanmış olması, yine de geleneğin, yani tinin insanlara ulaşarak onları dönüştürmeye kadir olmadığı anlamına geleceği açık. Hakikatsizlik, bizzat bu kültür sektörlerinde, bunların tumturaklı kendilerine yeterlilik taslamalarının altında yatar.

Auschwitz'ten sonra tüm kültür, kültürün acil eleştirisi de dahil, çöptür. Kültür, gözler önünde hiçbir dirençle karşılaşmaksızın olup bitenlerin ardından kendini yeniden tesis ederek, tin ile bedensel çalışmanın ayrımının maddi varoluşun yoksun bırakılan ışığının ona bahşettiği, potansiyel bir ideolojiye dönüştü. Kökünden suçlu ve acınası bir kültürün devamını isteyen, işbirlikçiye dönüşürken, kültürü reddeden ise kültürün asıl gerçekliği olarak açığa çıkan barbarlığa dolaysız katkıda bulunuyor. Adorno, Hitler'den sonra aşağı yukarı bunları söylüyor ve ekliyor: "Suskunluk bile bu çemberin dışına çıkamaz; yalnızca nesnel hakikatin durumundan yararlanarak, kendi öznel aczini aklileştirir ve böylece bu hakikati yeniden yalana dönüştürür. Öyleyse. Asla susulamaz." İnsan, özgürlük düşüncesinden vazgeçilmesine neden olan şey karşısında sessiz kalamaz, kalamadı ve özgürlük sorunu her zaman felsefenin ve felsefecilerin sorunlarının temelini oluşturdu. Adorno, Nazi faşizminin yarattığı Auschwitz'den sonra sanatın ve kültürün iflas ettiğini dile getirse de, Derrida ve Foucault gibi düşünürler özgürlük sorununa bakışlarını ifade etmekten vazgeçemediler. Türkçeye Ara-lık yayınları tarafından yeni çevrilen Strasbourg Üniversitesi'nde politika felsefesi ve estetik profesörlüğü yapan Jean-Luc Nancy'in 'Özgürlük Deneyimi' adlı yapıtında özgürlük konusunu biricik sorunları olarak ele alan felsefecilerin biricik sorunları olarak ele aldıkları özgürlük konusundaki görüşleri masaya yatırılıyor ve özgürlüğün 'zorunluluğun kavranılması' ya da 'zorunluluğun farkındalığı' olmadığının altı çiziliyor.

Düşüncesini öncelikle Martin Heidegger'in eserlerini yeniden ele alma üzerine yoğunlaştıran Nancy'nin 'Özgürlük Deneyimi' yapıtı bunun bir örneğidir. Nancy'nin Heidegger'deki özgürlük nosyonu üzerine çalışması sadece bir Heidegger tartışması değildir, aynı anda Kant, Schelling ve Sartre'daki özgürlük nosyonları üzerine de bir çalışmadır. Nancy 'öznel-olmayan-bir özgürlük' türü, her özgürlüğün (bireysel ya da kolektif bir özellik olarak düşüncenin) hareket noktası olan varoluşsal bir zemini düşünmeye çalışan bir özgürlük kavramını arar. Varlığın yerini alan özgürlük, dünyaya ve varoluşa fırlatılan varlıktaki bir mevki, öznel bir 'özgür irade' olarak görünür. Heidegger gibi Nancy de Kant'ın eserindeki özgürlüğün koşulsuz bir nedensellik türü olduğunu vurgular. Saf Aklın Eleştirisi'nin 'Deneyimin ikinci analojisi'nde Kant, insan özgürlüğünün öznenin empirik nedensellik tarafından belirlenmiş olmayan kendi zamanı dışına çıkması gerektiği anlamında, öznenin 'aynı andalığı'nın eylemleri olan özgül bir nedensellik biçimini ileri sürer. Bu yüzden Heidegger'deki gibi, Nancy de Kantçı özgürlüğü kendinden-konumlu bir özgürlük olarak, özgür olma kararından bile önce, her zaman zaten varlığa atılmış olduğunu 'unutan' öznenin özgürlüğü olarak belirler. Dolayısıyla, özgülük kendi sonlu varlığında, varoluşsal zemininde düşünülmek durumundadır. Özgürlük 'sonsuz' öznenin özelliği olarak düşünüldüğü sürece her sonlu varlık biçimi 'benim özgürlüğüm'ün sınırlanması olarak bir tür heteronomi ortaya koyacaktır. 'Benim özgürlüğüm', der Nancy. 'başkalarınınkinin başladığı yerde sona ermez, fakat başkalarının varoluşu özgür olmamın zorunlu koşuludur.' Şu notları da bu yazının sonuna düşmekte yarar var. Nancy, aynı zamanda özgürlük ve hiç'lik bağlantısı üzerinde ısrarla duruyor ve özgürlüğün kendini hiç'liğin içinde oluşturduğu ve bir kökeni'nin olmadığını vurguluyor. Çünkü, özgürlük anında hiçbir şey yoktur. Özgürlüğün bağımlı olduğu, onu koşullayan ya da onu olanaklı -ya da zorunlu- kılan hiçbir şey yoktur. Ama bizzat kendisi içinlik halinde bir özgürlük de yoktur.

Özgürlük özgürlükten de özgürdür. Özgürlük, özgürlük için Hegelvari betimlemeye koşut olarak, kendisinden de kendisini gerçekleştirmek için, özgürlük için özgürlüğünü yaratır. Özgürlük hem kendi kendisinin başlangıcı hem de aynı zamanda bizzat kendisi başlangıçtır. Yani hiç-liğin azami yeğinliğidir özgürlük. 'Dünyada olma'mız, varoluşa atılmış'lığımız önceden varsayılmadıkça özgürlük yoktur' diyen Nancy aynı zamanda bu kitabında, adalet, egemenlik, iktidar ve özgürlük gibi politik temaları özellikle de küreselleşen dünyamızda nasıl uygulandıklarını tartışır.

Yani şairin dediği gibi; başlangıçların mefhumu yoktur.

Grafik: Oviver  Rühl (1995)

  Bayram Balcı