“Ingeborg
Bacchman, Virginia Woolf, Halide Edip Adıvar, Adalet Ağaoğlu, Muazzez Tahsin
Berkant, Kerime Nadir, Mina Urgan, Sevgi Soysal, gibi toplumun yüreği olan
edebiyatın kadın çınarlarına saygıyla...”
Kadın duyarlılığıyla yaşayabilmek, sorgulayabilmek önemli.
Dünya ve Türk edebiyatına baktığımızda
kadın edebiyatçı sayısı çok değildi yakın zamana kadar. Üniversitede
aldığım edebiyat derslerinde okuduğum yazarların çoğu erkekti. Hocalarımızın
çoğu kadındı.
Düşündüğümde niçin kadınlar her tür karakterle bu
yazıların içinde var olduğu halde yazın dünyasında bu kadar etkin olamadılar?
Yıllar boyunca erkekler kadınları olmasını istedikleri şekilde yazdılar. Ne
zaman kadın sözcükleri söktü, yaşadıklarını sorguladı, okumaya başladı, kalemi
eline aldı yazmaya başladı. İşte o zaman kadın kendini, erkeği, çocuğu, doğayı,
evreni yazdı yazabildiğince.
Gerçek yaşamın baş kahramanı
kadınların yazdığı yazılarda çocuğun dünyası, kadınlığın psikolojisi,
insanlığın en ince ayrıntıları daha iyi işlenecektir diye düşünüyorum. Bir
kadın edebiyatı kavramına sıcak bakıyorum. Bu kavramdan kadın hayatlarına
tanıklık eden, ya da kadınlara özgü çileleri dile getiren anlatılardan çok,
hangi konuyu işlerse işlesin, ataerkil kültürü sorgulayıcı bir bakış açısı
benimsemiş yapıtları anladığımı vurgulamak isterim. Ayrıca kadın yazarların
kurguya, dile, imgelere yaklaşımının erkeklerden farklı olduğunu düşünenlerdenim.
Bir araştırma yazısına göre Yapı Kredi Yayınları’nın
2001’de yayımladığı Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nde yer
alan 2 bin 132 edebiyatçı örneklem olarak alındı. ARAŞTIRMAYA göre,
edebiyatçıların yüzde 87’sini erkekler oluşturuyor. Kadın edebiyatçılar
oranında zaman içinde bir artış gözleniyor. 2 bin 132 edebiyatçıdan 2 bin 33’ü
edebiyat dışı bir meslekle de uğraşıyor. Bu mesleklerin başında ilk sırayı
yüzde 42’yle "yayın dünyası"yla ilgili işler oluşturuyor. Diğer edebiyatçıların
yüzde 33’ü öğretmen, yüzde 21’i ise orta düzey memur.
Türk edebiyatında erkek egemenliğine rağmen yazın dünyasında cesurca yazan
kadınların sayısı her geçen gün daha artmaktadır. Edebiyatımızın çınarları
deyince ise akla ilk gelen isimler Halide Edip Adıvar, Adalet Ağaoğlu, Muazzez Tahsin, Kerime Nadir, Mina Urgan,
Sevgi Soysal okuduğum kadın edebiyatçılarımızdan birkaçı...
Dünya Edebiyatından en iyi tanıdığım iki önemli kadın
edebiyatçı Avusturyalı şair, öykücü Ingeborg Bachmann, ve Dünya roman geleneğinde
öncü bir rol oynamış Virginia Woolf; modern romanın hala aşılmamış bir
klasiğidir.
Edebiyat aslında kadına göre bir çalışma diye
düşünmekteyim. Kadınların zihin ve hayal gücü engellenmediği sürece entelektüel
cesareti ve acı veren duyarlılığı birleştiğinde ortaya çıkan eserler daha
inandırıcı olacaktır.
Gözlemlerim kadın yazarları en çok etkileyen savaşlar
olmuştur. Gerçi sadece kadınları değil, erkek yazarlarda da savaşın etkileri
büyüktür.
Edebiyatımızın yüz akı, Halide Edip
Adıvar adına birkaç sözcük yazmak istiyorum. Siyasal alandaki çalışmalarıyla,
kadın haklarıyla ilgili yazılardan dolayı 31 Mart Ayaklanması'nda bir süre için
Mısır'a kaçmak zorunda kaldı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı.
1920'de Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Yazar kahramanlarını
yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına
yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. Yarattığı
kadın karakterler; güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, batı terbiyesi
almış, ama batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir
sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici
kadınlardır. Çünkü bunlar hem batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı
kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı.
Gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik
dişiliklerini de korumayı başarmışlardır. Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun
Kahpeye (1923) romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da tanık olduğu
olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi
gözlemlerinden yola çıkarak yazdığından eserleri daha gerçekçidir.
Kadın
edebiyatçılarımızın feminizm gibi ırkçı bir tavırla yazmasından yana
olmadığımı, devrimden değil evrimden yana olması zihniyetini destekliyorum.
Siyasal, felsefi, psikolojik, dini, toplumsal konuları/sorunları iyi özümsemiş
özünü kaybetmemiş kadın/ erkek edebiyatçılarımıza saygılar, sevgiler...