ana sayfa (son sayı) h@vuz'dakiler iletişim-erişim yapıt gönderme yerleği ilkelerimiz arşiv

 
Heinrich Heine
 

   


Heinrich Heine 13 Aralık 1897’de Düsseldorf’ta doğdu. Babası Fransız Devrimi’nin sağladığı olanakları iyi kullanan dönemin Yahudi kuşağının çok başarılı olmayan üyelerinden biriydi. Babasının işlerinin düzelmeyeceği anlaşıldıktan sonra Heine çok seveceği Hamburg şehrine gitti. Burada yaşayan zengin banker amcası onu ticaret hayatına atılmaya teşvik etmeye çalıştı. Heine, Bonn, Berlin ve Göttingen üniversitelerinde kendisini zorlayan bir hukuk öğrenimi gördü ve dönemin ölçüleriyle oldukça geç sayılabilecek bir yaşta, ancak 28’indeyken hukuk doktor diplomasını almayı başardı. Berlin’deki hocalarından biri kendisi gibi Napolyon hayranı olan Hegel’di. Heine devlet memuru olmak istiyordu; ancak zamanın yasaları Yahudilere bu yolu kapıyordu. O da din değiştirmeye karar verdi ve Protestanlığa döndü. Heine inançsızdı; (dinler üstü bir inanca sahipti, doğru şekil. Nuray Lale) bu bakımdan vicdanı açısından Yahudi ya da Protestan olmasının bir anlamı yoktu. Yine de ailesini sarsmamak için din değiştirme konusunu ailesinden olabildiğince gizlemeye çalıştı. Din değiştirmesinin hayatındaki en önemli etkisi adı üzerinde oldu. Ailesinin kendisine koyduğu ad olan Harry daha sonra şair olarak kullanacağı ad olan Heinrich’e dönüşmüştü. Sonuçta dinini değiştirmek işine yaramadı; devlet memuru olma girişimleri başarısız oldu.

Şair olarak ilk çıkışını Gedichte (Şiirler) adlı kitabıyla 1821’de yaptı. Bu kitapta yer alan, Napolyon’a duyduğu hayranlığın bir ifadesi sayılabilecek Zwei Grenadiere (İki Piyade) en beğenilen şiirleri arasındadır. Bu dönemde kuzinleri Amelie ve Therese’ye beslediği tutku daha sonradan Lied türünde yapıt veren klasik müzik bestecileri için önemli bir esin kaynağı haline gelecekti. En tanınan yapıtı Şarkılar Kitabı 1827’de yayımlandı. Buradaki şiirler Alman romantik şairlerini her zaman etkilemiş olan Alman halk şiirinden tınılar taşır; bununla birlikte şiirlerindeli ironi onu diğer romantiklerden ayırır. Aynı yıllarda çıktığı yaz yolculuklarındaki izlenimlerini otobiyografik öğeler, toplumsal eleştiri ve edebi tartışmalarla iç içe ördüğü dört ciltlik Reisebilder (Yolculuk Tabloları) düzyazı alanında verdiği ilk ve belki de en önemli ürünüdür.

Heine 1827’de kısa bir İngiltere yoculuğuna çıktı. Çok şey umduğu bu ülkede karşılaştığı resmiyet ve burjuva maddeciliği onu dehşete düşürdü ve hayal kırıklığına uğramış olarak Almanya’ya döndü. İngiltere dönüşü talihsiz biçimde zamanın itibar gören şairlerinden August Graf von Platen’in anlamsız suçlamalarına muhatap oldu. Von Platen, yaygın anti-semitizmin etkisinde Heine’nin Yahudi kökenine vurgu yaparak onu aşağılamaya kalkmıştı. Heine’nin yanıtı da bu saldırı kadar yaralayıcı oldu. Şair, von Platen’in eşcinselliğini afişe etti. İki şair de bu dalaşmadan büyük zarar gördü. Von Platen bulunduğu çevreden dışlandı ve Almanya’yı terk etmek zorunda kaldı. Heine ise yarı gönüllü bir sürgün hayatı için Paris’i seçti ve burada hayatını bir gazeteci olarak sürdürmeye başladı. 1834’te Crecence Eugénie Mirat adında eğitimsiz bir tezgahtar kızla tanıştı ve onunla evlendi. Mirat, müsrif bir kadın olmasına rağmen yıllarca sürecek hastalığı boyunca Heine’ye özenle baktı.

İlerleyen yıllarda Heine’nin Fransız siyasi ve kültürel dünyasını konu alan birçok yazısı Alman gazetelerinde yayımlandı. Gezi kitapları yazmayı sürdürdü; bu arada Alman edebiyatı ve felsefesi hakkında birçok makale kaleme aldı. Paris tüm yeni düşüncelerin beşiği gibiydi. Victor Hugo Notre Dame’ın Kamburu’nu yayımlamış, Balzac ve Georges Sand’ın ilk romanları çıkmıştı. Delacroix ve Delaroche’nin tabloları resim sanatını kamuya daha önce hiç olmadığı kadar yakınlaştırıyordu. Heine’nin bu sıralarda yazdığı siyasi eleştiriler Alman otoritelerini son derece rahatsız etti. Almanya’da kurumlaşan sansür git gide ülkesinin okuyucularına ulaşmasını engeller hale geldi. Nihayet 1835 yılının sonlarına doğru rejim şairin yapıtlarının Almanya’da basılmasını resmi olarak yasakladı. Kısa bir süre sonra Heine siyasi iktidarların yeni modasıyla da tanıştı; etrafında casuslar cirit atıyordu. Yarı gönüllü sürgünü artık zorunlu bir sürgün olmuştu. Almanya’daki eksikliğini pek de alçakgönüllükle yorumlamıyordu Heine: “Kahramanlar indiğinde sahneye soytarılar çıkar.”

1844’te, ülkesini kısa bir ziyaretinden sonra rejime yönelik bir taşlama kaleme aldı. Deutschland: Ein Wintermärchen (Almanya: Bir Kış Masalı) adını taşıyan bu uzun şiirde Alman muhafazakarlığını kıyasıya eleştiriyordu.

Kaynak: kitapgazetesi.com


   ® Öz Yapım oHG   H@vuz Yayınları - Kitaplar                              ©  Dergi H@vuz  ISSN 1864-0524