Sadık Yemni 1951 yılında İstanbul, Kurtuluş’ta (Tatavla), Sopalı Hüsnü Sokakta
doğdu. İkibuçuk yaşında ailesi İzmir’e taşındı. Böylece 1954 kaldırılan
tramvaylara son demlerinde binme şansını elde etti. İlkokulu Sadık Bey troleybüs
durağındaki Hakimiyeti Milliye ilkokulu’nda okudu. İlk öğretmeni Muzaffer Öniz
bey beş yıllık süreyi Sadık yıldızlar gibi bir parlıyor, bir sönüyor, ama
varlığı her an hissedilir durumda cümlesiyle özetledi. Üç şeyde marifetli olduğu
hemen anlaşılmıştı ayrıca. Yaramazlık, matematik ve edebiyat. Ünlü hamamın
yakınındaki Karataş orta okulunu bitirdi. Çocukluğunda annesiyle o hamama çok
gitmişliği vardır. Bu çocuk çok bakıyor, artık getirme dediklerinde ayağı ne
yazık ki kesilmiştir. O yıl devlet liselerinin belki de tarihinde tek bir kez
sınavlı olacağı tutmaz mı. Neyse 1500 kişi arasından 28.olarak Salah Birsel’in,
Samim Kocagöz’ün ve Atilla İlhan’ın da okulu olan Atatürk Lisesine girmeyi
başardı. Altı yıl sürecek olan olan lise yılları hem kendi, hem arkadaşları ve
de okurları için unutulmaz olacaktı. Yakında yayımlanması beklenen Durum 429
kitabında her şeyi açıkça ortaya sermiştir. Lisede kimyaya merak saldı. Hibeler
ve düşeşlerin yardımıyla evinde bir kimya laboratuarı kurdu. Kendisine kısa
zamanda nam kazandıran roketlerinin yanı sıra kimya şakalarına da başladı. Kendi
kendine tutuşan mendiller, suda yanan taşlarla falan kimya sihirbazı lakabına
layık görüldü. Lise sıralarında bu yaşa kadar sürdüreceği birkaç işe birden
bulaştı. Muntazam idman yapmak, fizik, kimya, matematik dersi vermek ve
alengirli düş kurmak. 1969 yılında 18 yaşındayken Kimya hocasının yokluğunda üç
sınıfa kimya dersleri vererek okulun tarihindeki en genç öğretmen olma sıfat ve
şerefine erişti. 1972-1975 yılları arasında Alsancak’ta Kıbrıs Şehitleri
caddesindeki dairesinde namı şehrin sınırlarını zorlayan olaylar yaşandı. Evin
arka odalarından biri olan Kara Oda lakaplı mekân semtin en çok konuşulan
yerlerinden biri oldu. Bütün bunlar da inşallah Emanet Apartmanı adlı romanda
aynen faş edilecektir. 1975 yılında Ege Üniversitesinde Kimya mühendisliğinde 3.
sınıf öğrencisiyken kısa bir hava değişimi için Amsterdam’a gitti. Gidiş o gidiş
hâlâ orada.
Amsterdam’da ilk olarak dayısının konfeksiyon atölyesinde çalıştı. Ağır cin
kumaş toplarını sırtında üçüncü kata çıkarmak, beş yüz buruşuk yeleği bir saatte
ütülemek, polis baskına geldiğinde oturumu olmayan terzilerin arka taraftan iple
sarkılarak kaçabilmeleri için adamları oyalamak gibi yeni beceriler edindi.
Dayısının Kinker sokağı 27 numaradaki butiğinde kadınlara giysi satarken baştan
çıkarılmanın 1001 farklı tekniği isimli bir kitap yazacak kadar ustalaştı. Aynı
dükkân 1977’de Alsancak börekçisi olunca daha değişik deneyimlere açıldı.
Sabahın ilk müşterileri Türk kumarbazlardı. Bütün gece oyundan sonra böreklerini
yiyip, ayranlarını içip yatmağa giderlerdi. Onlarda Türk yeraltı dünyasının özet
haberlerini bulmak mümkündü. Sabah on onbir civarında Amsterdam’ın ilk kuşak
Türk restoran sahipleri düşer, palavracılık sanatından seçme eserler saatleri
yaşanırdı. Adam öldürmüş kabadayılar, jigololar, daha o yıllarda kaşarlanmış
işsizler, iş arayan kaçaklar, hırsızlık malı satan bitirimler, o biçimler,
örtülü parlakçılar, acemi dolandırıcılar ve daha bin bir çeşit adem dükkâna
düşerek günü renklendirirlerdi. Yetmiş sonlarında Amsterdam hâlâ hippi devrini
yaşamaktaydı. Ünü yurt dışına taşan The festival of the fools gösterilerini asla
kaçırmazdı. O yılların Melkweg’ini, orada iş tutan Türkleri bir öykü ya da
romanda canlandırmayı düşünmektedir. Cüneyt Arkın’ın Kara Murat filmlerini
oynatan Rex sinemasına da yeri gelince elbette değinecektir. 1978 –1981 yılları
arasında Rozengracht ta ki belediyeye ait spor mekânının ünlü siması oldu.
Gönüllülük bazında bu yıllar-da yeni başlayanlara antrenörlük yaptı. Sonra daha
lüks bir idman yeri olan Splash’e kapılandı. Burada yıllarca yarışmalarda
jürilik yaptı. Sadık Yemni 1978 –1980 yıllarında pazarlarda döner satma, mobilya
taşımacılığı, temizlik işleriyle iştigal ettikten sonra nihayet bir baltaya sap
oldu. Bulduğu iş demir yolların-da köprücülüktü. Gene o yıllarda babasının
eskiden verdiği iki altın öğütü de dinlemeyerek hem memur oldu, hem de evlendi.
1980 – 1989 yılları arasında demiryollarında çalıştı. Yazları bikinili kızların
bolluğu nedeniyle pek keyifli bir iş olan köprücülük sonbahardan itibaren
kesintisiz bir kimsesizlik pelerinine bürünmekteydi. Yemni bu kimsesizlik
saatlerini okuma, yoğun düşünme ve yazmayla doldurdu. Bu arada iki kez
Amsterdam’dan temelli kaçma girişiminde bulunmayı ihmal etmedi. Bu tebdili mekân
harekatının ilki Avustralya, Sydney’e icra edildi. Yemni bir seri serüvenin
ardından gözü arkada kalarak Amsterdam’a geri döndü. 1984’de Brezilya’nın Rio de
Janeiro şehrinde karnavaldan fena halde etkilenerek sürekli kalmak için bir
deneme daha yaptı. Neredeyse başarıyordu. Gene olmadı. Kıl payıyla Amsterdam
kazandı.
1985’de ilk kez baba olma saadetine erdi. Bunu 1987’de basılan ilk kitabı
olan Demirden Gaga (De ijzeren snavel) izledi. Çoğu demiryolu işçilerinin
hayatlarını anlatan sekiz öyküyle edebiyat arenasına çıktı. 1986 – 1987
yıllarında İlke dergisinde muhabir olarak çalıştı. Demiryollarında bedava
seyahat ettiği için Hollanda’nın en ücra köşelerine yollandı durdu. Bunu 1991’de
Köprünün Ruhu(De geest van de brug) adlı ikinci kitabı takip etti.
Arkadan diğerleri gelmeye başladı. 1993’de Amsterdam Gülü(De Roos van
Amsterdam) adlı kitabıyla eurotürkün göçmenlik tarihindeki ilk dedektifi, Orhan
Demir’i yarattı. Bu kitapta umuma sunduğu Görünür ve görünmez Türkler,(zichbaar
onzichbaar Turken), Kasıtlı Cahillik (opzettelijke onwetendheid) vb. terimleri
hâlâ kullanımdadır. 1994’de aynı kahramanın ikinci romanı çıktı. Amsterdam’ın
Şövalyeleri(de Ridders van Amsterdam). O yıllarda çok aşağılanan göçmen
edebiyatının ölümünü ilan eden bu iki kitabın ardından Yemni konuları daha
alengirli, boğumu, büklümü gani, anlatımı gaddar romanlarını yaratmaya başladı.
1995 yılında AKO uzun listesine giren Muska(De Amulet)bu tür romanların
ilkiydi. 1996’da Yemni’nin Türkiye’de basılan ilk kitabı oldu. Onu Öte
Yer ve Amsterdam’ın Gülü (1997) takip etti. Hollanda Sağlık Bakanlığının
inisiyatifiyle yazdığı on skeç filme çekilip TRT-INT tarafından defalarca
yayınlandı. Gene o yıllarda şu anda artık mevcut olmayan Opstap projesi
kapsamında 4-6 yaşları arası çocuklar için öyküler yazdı. Bu öyküler Türkçe ve
Hollandaca olarak yayımlandılar. Bunu takip eden yıllarda tiyatro oyunları,
romanlar, çocuk öyküleri, film senaryoları birbiri ardınca yapılandılar.
Yemni’nin Hollanda’da ikisi Şaban Ol, biri Nahit Güvendi tarafından sahneye
konmuş Karagöz Hollanda’da, Dördüncü Vardiya, Paradigma adlı üç tiyatro oyunu
vardır. 1996-97 yıllarında Türkiye’nin X files’ı denebilecek olan bir dizi için
Sır Dosyası senaryoları yazdı. Elinde kullanılmamış 26 öykü bulunduğu için
bunları bir gün Türkiye’de dizi ya da film yapma hayalini hâlâ muhafaza
etmektedir. 2000 yılında yayımlanan Dördüncü Yıldız(De Vierde Ster) adlı
romanı günü izah eden ve geleceği haber veren ilginç bir yapıt olarak
değerlendirildi. 2001-2004 yılları arasında lise öğrencilerine fizik ve kimya
dersleri vererek eski mesleğini yad etti. Türkçe dersleri de veren Yemni, yakın
gelecekte yazın işliği alanında daha da yoğunlaşmayı ummaktadır.