23 Aralık 1942 Mersin
doğumlu.
Gençlik yıllarında, CHP İçel İl Gençlik Kolu Başkanlığı görevini sürdürürken,
bu partinin organı sayılan ULUS Gazetesi’ne haber ve yorum yazdı. Yine
genç yaşında, Mersin’de ailece sahip oldukları ve Pompeipolis adını koydukları
motel, plaj, gazino ve kamping alanından oluşan turistik tesisleri işletti.
25 yaşında iken, çalıştırdığı turistik tesisin müzikli gazino kısmına gelen bir
Yunan kaptan ile tanıştı. Bu kaptanın gemisi Çin’in Şang Hay kentine gidiyordu.
O zaman Çin’de Mao’nun Kültür İhtilali yaşanıyordu. Karaçay için bu
kaçırılmaz bir fırsattı.
Gemi kaptanı ısrar üzerine Karaçay’ı üç arkadaşı ile birlikte işe aldı
ve Çin’e maceralı yolculuk başladı. 1967 yılının haziran ayı başında başlayan
yolculuğun kayda değer ilk macerası, geminin Süveyş Kanalı’nı geçtikten hemen
sonra bombalanışı ile başladı. 7 Haziran 1967 günü Cibuti’ye ulaştıkları zaman,
İsrail ile Arap ülkelerinin savaşının tüm şiddetiyle devam ettiği ve Süveyş
Kanalı’nın kapandığı öğrenildi.
Uzun ve maceralı bir yolculuk sonunda Singapur üzerinden Şang Hay’a varıldı.
Oradan AKŞAM Gazetesi’ne fotoğraflı haberler postaladı.
Şang Hay’da, Mao’nun
gerçekleştirdiği Çin Kültür İhtilali’nin en renkli günlerini yaşayan Karaçay
sarılık hastalığına yakalandı. Götürüldüğü hastaneden kaçtı ve kaptanın verdiği
garanti belgesi ile, kendisini hastaneye götürmek için gelen jandarmanın
elinden kurtuldu.
Şang Hay’dan sonraki
yolculuk Kanada’nın Vancouver kentine uzanacaktı. Karaçay modern dünyada
hastaneye yatmayı yeğlemişti. Öyle de oldu. Karaçay tam 2,5 ay hastanede
yattı. Hastanenin bayan doktoru, çok kısa zamanda İngilizce öğrenmiş olan Karaçay’ı
tebrik ettikten sonra, kütüphane müdürünü ona ders vermesi için ikna etti.
Londra üzerinden
Türkiye’ye dönerken Hollanda’ya uğrayan Karaçay, buradaki yaşamı çok
beğendiği için kalmaya karar verdi. Avrupa’da basımına başlanan Tercüman Gazetesi’ne
muhabirlik yapmak için, daha önceden tanıdığı İstihbarat Şefi Kemal Özbayraç ile
anlaştı.
Karaçay’ın gençlik yıllarındaki Hollanda yaşamı çok renkli
geçiyordu. Pek çok kız arkadaşı olmuştu. Önceleri kalp çarpıtan buluşma
heyecanları azalmıştı. Yaşamın monotonlaştığını düşünen Karaçay
Amerika’ya gitmeyi kararlaştırdığı zaman, şimdiki eşi Jeanne ile
arkadaşlık yapıyordu. Yolculuk için yeni bir valiz satın alırken yanında Jeanne
de vardı. Her ikisi de ilerideki bu ayrılıktan hoşnut değildi ama karar
verilmişti.
İşte o zaman bir mucize gerçekleşti. Tercüman’ın spor müdürü Necmi
Tanyolaç’tan bir telgraf gelmişti: “İlhan, Fenerbahçe Ajax ile eşleşti.
Ajax’ı takibet, yazı ve fotoğrafları acele gönder”.
İşte o zaman akan sular durdu ve
Amerika seyahati ertelendi.
O zaman
Hollanda futbolu
tırmanışa geçmemişti. Rinus Michels’in çalıştırdığı
Ajax’ta, sonradan çok meşhur olan kimler yoktu? Johan
Cruyff henüz 17 yaşında
idi. Keizer, Swart, Krol,
Hulshoff, Suurbier, Neeskens ve Haan gibi dev isimlerin esamisi okunmuyordu.
Ama bunların hepsi sonradan birer futbol yıldızı oldular.
Jeanne’yi terkedip Amerika’ya gitmeyi planlayan Karaçay’ı,
bir Ajax-Fenerbahçe maçı evlenmeye kadar götürmüş oldu. 10 Kasım 1968
günü Amsterdam’ın Schiphol havalimanına inen Fenerbahçe’yi Jeanne
ile karşılayan ve rövanş maçı için de Hollanda’da kalan Karaçay, Beşiktaşlı
olmasına rağmen, Jeanne evlenmesine vesile olan Fenerbahçe’ye hep
şükran duydu.
1969 yılında Avrupa’da
yayın hayatına başlayan Hürriyet gazetesi ile anlaşarak gazetecilikte
tam profesyonelliğe adım atan Karaçay, Hürriyet’in Avrupa’da
devleşmesini sağlayan ekibin içinde yer aldı. Bu ekibin başını Nezih
Demirkent ve Garbis Keşişoğlu çekiyordu.
1975 yılında, TRT Haber
Dairesi Başkanı Tayyar Şafak’ın Amsterdam ziyareti sırasında yaptığı
muhabirlik teklifini, Nezih Demirkent’ten izin alarak kabul eden Karaçay,
aynı yıl Hollanda yayın Kurumu NOS televizyonunda Türkler için ‘Pasaport’
adlı programı yönetmeye başladı.
1980 yılında, İKON Televizyonu’nun
ünlü rejisörü Henk Barnard ile birlikte “Ceremeyi çeken çocuklar” (Kinderen
van de Rekening) adlı 5 bölümlük bir dizi yapan Karaçay, iki bölümün
çekimlerini Türkiye’de yaptıktan sonra, dönüşte
12 eylül sabahı Kapıkule sınır kapısında ihtilali yaşadı. Karaçay’ın TRT
ilişkisi, ona kapalı olan kapıların açılmasını sağladı.
İşte bu nedenlerle İlhan
Karaçay adı Hollanda ile özdeşleşti. Bir yandan Hürriyet, diğer
yandan TRT ve Hollanda televizyonundaki faaliyetler Karaçay’ ın
popülaritesini arttırdı.
İlhan Karaçay, Hollanda hükümetinin Türkler için almayı
planladığı kararları için danışmanlık yaptı. Çeşitli Bakanlıkların Çalışma
Grupları’nda yer aldı. Ülkede yaşayan Türk’lere sadece gazete ve televizyon
yayınları ile değil, Çalışma Grupları’nda verdiği mücadeleler ile sahip çıktı.
Jeanne’yi 1969 yılında ilk kez Türkiye’ye götüren Karaçay,
9 ağustostaki nişan töreni ile gazetelere konu oldu. Bir yıl sonra 23 Mayıs
1970’te yine Mersin’de dünya evine giren Karaçay, bu evliliğe
giderken Aksaray yakınlarında bir otomobil kazası yaptı ve Jeanne ile
birlikte ağır yaralanarak ölümden döndü.
İlhan ve Jeanne çiftinin, 23 Ocak 1971 tarihinde
ikizleri doğdu. Ruşen ve Vahide adını verdikleri ikizlerden Vahide,
kalbindeki delik nedeniyle ancak 5 hafta yaşayabildi. 17 Nisan 1974 tarihinde
doğan ikinci kızına da Vahide adını koyan Karaçay, bu satırların
yazıldığı sırada, 28 yaşında olan Vahide’den Esra isimli bir
toruna da sahipti.
Bundan önce, şimdi 31
yaşında olan oğlu Ruşen’den de Eva isimli 3 yaşında bir torun
sahibi olan Karaçay, torun mutluluğu ile daha renkli bir hayat yaşıyor.
1973 yılında
gazeteciliğin yanında seyahat işine el atmış olan Karaçay, 1976 yılında
Bakanlar Kurulu kararı ile THY’nin Utrecht Bölgesi Genel Satış
Acenteliği’ni üstlendi. 1966-1977 kış döneminde Türkiye’ye ilk kez tur
düzenleyen kişi olan Karaçay, ihtiyaç ve istek üzerine aynı büroda
sigorta ve kredi işlerini de yürüttü.
1981 yılında geçirdiği ağır ameliyatlar sonucunda ölüm korkusuna kapılan Karaçay,
Utrecht Hoogcatharijne çarşısındaki seyahat bürosunu Refik Selahiye’ye
sattı ve Amsterdam’da Hürriyet Bürosu’nu açarak sadece gazetecilik
yaptı.
Çeşitli nedenlerden
başka, çocuklarının Türkçe eğitim görmelerini istediği için Türkiye’ye yerleşme
kararı veren Karaçay, bu kararı 1983 yılı sonunda gerçekleştirdi.
O zaman Hürriyet Bürosu’nda çalışan Yasemin ve Ünal Öztürk,
Hürriyet temsilciliğini Karaçay’dan devraldılar.
Mersin’de turistik
tesisleri ıştırmaya başlayan Karaçay, 1984 martında yapılan yerel
seçimlere, CHP’li olmasına rağmen Doğru Yol Partisi adayı olarak Mersin Anakent
Belediye Başkanlığı için katıldı. Ne var ki, o zaman yasaklı olan Süleyman
Demirel’in partisi Mersin’de çok zayıftı. Buna ilaveten, o zaman çok
güçlü olan Turgut Özal’ın patisi ANAP, her yerde olduğu gibi Mersin’de
de işi bitirmişti.
Karaçay, o zaman Hürriyet’in başında bulunan Arda
Gedik ile anlaşarak, Çukurova bölgesinde, “Benelux İlavesi” örneği,
bir “Çukurova İlavesi” yayınlayacaktı.
Ne var ki bu proje bazı nedenlerle yürütülemedi.
1984’de kadar üç Dünya ve üç de Avrupa Şampiyonası izlemiş olan Karaçay,
1984 yılında Fransa’da yapılan Avrupa Şampiyonasını Günaydın adına izledi.
Karaçay’ın Mersin’deki kalışı uzun sürmedi. Mersin’deki
sosyal yaşam onu rahatsız etmişti. Hollanda’da yıllarca yaptığı Ombudsmanlığı,
istirahat etmek için gittiği Mersin’de de sürdürmek mecburiyetinde kalınca,
Hollanda’ya yeniden dönmeyi tercih etti. Çocukları yeteri kadar Türkçe öğrenmiş
olan Karaçay, 1986 yılının başında Hollanda’ya geldi ve bu kez Günaydın
muhabirliğini sürdürürken, Türkçe ve Hollandaca yayınlanan HABER
Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendi.
İlhan Karaçay, aynı yılın sonunda Avrupa’ya açılan SABAH
Gazetesi’nin Benelux temsilciliğini üstlendi. SABAH’ın ilk Avrupa
serüveni uzun sürmedi.
1988 yılında Asil
Nadir’in Günaydın Gazetesi’ni satın alması ile birlikte, bu kez bu
gazetenin Benelux temsilciliğini üstlenen Karaçay, Asil Nadir krizini
müteakip, gazetenin Bekir Kutmangil tarafından satın alınmasından sonra
da aynı görevi sürdürdü.
Gazetecilik yaşamında, bu
sektörün her branşında görev yapmış olan Karaçay, 1994 yılında Günaydın’ın
Avrupa baskılarının sahibi oldu. Frankfurt’a yerleşen Karaçay, 23 Mayıs
1995 günü Mersin’de 25’inci evlilik yıldönümü kutlamasına hazırlanırken, Bekir
Kutmangil’in öldürüldüğü haberi ile yıkıldı. Öldürülmeden önce sipariş
ettiği buketi Mersin’e ulaşan Kutmangil için yas tutulurken,
televizyonlara konu olan kutlama da mecburen yapılmıştı.
Bekir Kutmangil’in ölümünden sonra gazeteyi, yeraltı dünyasının
meşhur ismi, ‘Altın tabancalı’ ve ‘Altın Mercedesli’ olarak bilinen Mehmet
Saruhan satın aldı. Bundan sonra da iş ilişkisi bitti. Karaçay, Günaydın’ın
Avrupa baskılarını durdurduktan sonra, Türkiye’de de işler iyi gitmeyince bu
gazete tamamen kapandı.
İlhan Karaçay, oğlu Ruşen için seyahat, kredi ve sigorta
işleri için yeni bir büro açtı. Türkinfo ve Conrad işletmecisi
olarak piyasada tanınan Ruşen, bu satırların yazıldığı sırada artık
emlakçılığa soyunmuş büyük bir işadamı olmuştu.
Gazetecilik mesleğini,
kurduğu ÇAY-PRESS Ajans kanalıyla çeşitli gazete ve tv kuruluşlarına
haber göndererek sürdüren Karaçay, Radikal ve Posta’ya haber, bir
spor gazetesi olan FANATİK’e de spor haberi ve yorum yazdı.
28 Mart 1998 tarihi, Karaçay’ın
gazetecilik yaşamında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Nezih Demirkent’in
sahibi olduğu (Şimdiki sahibi kızı Didem Demirkent) Ekonomi ve Politika
Gazetesi DÜNYA’nın, Hollanda ve Belçika yayın hakkını alan Karaçay,
işçilikten esnaflığa ve büyük işadamlığına adım atan Türkler için haftalık
yayın yapmaya başladı. Türk’lerin işçilikten kurtulup işadamı durumuna
gelmeleri ile birlikte, onlara ticari ve ekonomik bilgiler verecek bir yayın
organının piyasaya çıkması kaçınılmaz olmuştu. İşte bu boşluğu gören Karaçay,
gazetecilik yaşamında yeni bir döneme imzasını atmış oldu.
DÜNYA’nın Avrupa’daki yayın amacı, öncelikle ticari ve ekonomik bilgi sunmaktı ama,
Hollanda’da bir azınlık yaşamı sürdüren Türk’lerin sorunlarına seyirci kalmak
doğru olmayacaktı. Karaçay, işte bu nedenle gazetenin yapısında
değişiklikler yaptı ve sosyal-kültürel sorunlar işlenmeye başlandı.
Türk’lere yapılan her haksızlığın karşısında artık DÜNYA vardı. Öyle ki,
Türk’lere ve Türkiye’ye karşı her zaman acımasız davranan ve kasıtlı haberler
yayınlayan en büyük gazete De Telegraaf’a adeta savaş açan Karaçay,
“Boşuna uğraşıyorsun,
De Telegraaf’ı yola getiremezsin” diyenleri mahcup edercesine bir başarı
elde etti.
Zira aynı gazete, Karaçay ile temas arayışları içine girdikten sonra, bizim
Lahey Büyükelçimiz ile yapılan röportajı tam sayfa olarak yayınladı. De
Telegraaf, tarihi boyunca hiç bir Büyükelçiye böylesi yer vermemişti. De
Telegraaf, bunun akabinde Türkiye lehinde çokça haber yayınladı. Özellikle,
daha önce balta vurmaya çalıştığı turizmimiz için övgü dolu haberler yayınladı.
Bir genel değerlendirme
yapıldığı zaman görülür ki; Tercüman, Hürriyet, Günaydın, Sabah, Radikal, Posta, Fanatik ve DÜNYA
gazeteleri ile TRT, ATV, NTV, SHOW ve STAR televizyonları ile
Hollanda televizyonu NOS’ta çalışan Karaçay, genel konuların
yanında, futbol konusunda uzmanlaşmıştır.
1974 Almanya, 1978 Arjantin, (1980 Uruguay-Mini Şampiyona) 1982 İspanya, ve
1994 Amerika’daki Dünya Futbol Şampiyonaları ile, 1972, 1976, 1980, 1984, 1988,
1992 ve 2000 yıllarındaki Avrupa Şampiyonlarını izlemiş olan Karaçay,
gerek Hollanda ve gerekse Türk takımlarının katıldığı pek çok Avrupa Kupası
maçlarını da izlemiştir.
İlhan Karaçay, Türkiye’den Hollanda’ya gelen pek çok medya
mensubunun uğrak noktasıdır. Türkiye’deki meslektaşları, İlhan Karaçay’a
konukseverliği ve yardımseverliği için teşekkür ve takdir yağdırırlar.
Karaçay, Hollanda’daki meslektaşları için de bir ‘ağabey’ olmaya
özen göstermiştir.
Karaçay’ın
adresi: Zanzibarstraat 57, 1339 RP Almere
Tel: 0653-49 26 63 Fax: 036-529 60 24 Ev Tel: 036-536 96 76