Sema YONTAR

İstanbul, 1981, Ortaköy doğumlu. Dekoratif Sanatlar Bölümü mezunu.

Plastik sanatlar dallarından biri olan resimle kısa süre ilgilendi. Bır resim kursunda asistan olarak görev yaptı. Uyak Doğu sporlarından karate ile uyun yıllar ilgilendi ve aktıf olarak 4 sene bu spola uğraştı.
 
Prosa ve şiir çalışmalarına -son dönemlerde- oldukça ağırlık veren Yontar, 8 yıldır bir şirkette grafiker olarak çalışıyor.

Tek Kişilik Değil Hayat

-Kadifesi aşınmış kırmızı tek kişilik koltuğumda oturuyorum-

Yaprak kımıldamayan bu terli yaz akşamında tırnaklarımın arasına dolmuş
yalnızlığımda sanki ölülerimin nefesi üzerimde.

Yaşam, hiç durmadan dışarıya bak. Yaşam, yaşam orada ağacın yaprağında,
çiçeğin içinde, karıncanın telaşında...

-Camdan gökyüzüne bakıyorum-

Nasıl da parlıyor o laciverdi alazlanmış gecenin ilk yıldızı. Yeni bilenmiş
bir bıçak boğazımda parlıyor; acının dişleri kemiriyor beynimi.
Anahtarını toprağıma gömdüğüm güçlü cevizağacı kapım nicedir açılmıyor,
aralanmıyor; ne bir aşka ne de bir dosta..

-Bir tıkırtı mı var?-

İrkiliyorum olduğum yerde.
Kalbimde kanadı kırılmış bir kuşun iyileşmesiyle, ilk uçuş denemesindeki
heyecan.
Duyumsuyorum, bu ses yalnızlığın ayak sesleri. Yaklaşıyor...
Günüme, geceme, içime işlenmeye geliyor, bakır bir tepsi işlenir gibi nakış
nakış.

-Bir yumru oturdu göğsümün üzerine-

Azalıyor nefesim, birkez daha elim ayağım çekiliyor yaşama arzusundan.
Pusatlarım öyle yılgın ki. Gücüm yok artık savaşmaya.
Ne bir akarsu var yatağımda ne de umut dolu bir sarnıç.

Yüksündüm bir zamanlar, ar geldi dost kapısını aşındırmak, aralamak.
Şimdiyse kendi biçimlendirdiğim yalnızlığım, acılarım ve sancılarımla
aralanıyorum sonsuz kez.
İttiğim o umudun nasır tutmuş ellerine sıkıca sarılmak istiyorum delice.

-Sırması dökülmüş aynada baktığım bu yüze taş baskıyla bir bulut çizilmiş sanki-

Ne bir mutluluğu ne de umudu anlatıyor bakışlarım.
Mutsuzum. Üzgün. Acı dolu...
Geri çevirdiğim dostlarımı kazanmak istiyorum birkez daha.
Masum değilim elbet ben de biliyorum.
Masum değilim, aşklar ve arzular gibi.
Kırdım herbirini sözlerimle.
Ne zaman bir dost eli değse kapıma, ya ışıkları söndürdüm ya da sımsıkı
kapadım perdelerimi.
Her seferinde geri çevirdim geleni.
Şimdi bunlara hayıflanmam ve dövünmem yersiz bunu da biliyorum.
Adım atmalıyım. Adımlar... Hatta belki koşmalıyım dostlara.

-Oturduğum bu koltuk gibi tek kişilik değil yaşadığımız hayat-

Adım atmalıyım, güçlü, yerli yerinde.
Başlamalı savaş; hemen, şimdi, bugün.
Pencerenin ardında koca bir hayat var bekleyen.
Hadi yüreğim al pusatlarını eline.
Vakit mutluluk ve umut savaşlarının vaktidir.

Sema Yontar

Mor  Dağlar

Mor bana dağları anımsatır
Bir çırpıda içtiğimiz üzüm suyu ya da
Düşlerimizi beslediğimiz masallarda
Konuşan ve sonsuz yalnız
Eflatun dumanlı koca dağları

Uzansam dokunasım
Gitsem varasım gelir
Banliyöler, metrolar,
Rüzgarlar geçiyor
Gencecik yüreğimden
Damarında geceyi büyüten yaprak
Kozasında saklıyor beni

Düşümde saklı mor dağlarım var benim
Çakılmışım, kalmışım
Kendi özümde, olduğum yerde
Tutkum kara inat
Topraktan göğe uzuyor
Gitsem gidemiyorum
Bir adım öteme düşmüyor gölgem.

Sema Yontar

[ANA SAYFA] [HAVUZ YAYINLARI] [YAPITLARIMIZ] ['HAVUZ'DAKiLER] [CAGDAS ARMAGANLAR] [SANATCILAR iNiSiYATiFi] [SiZiN WEB SiTENiZ?] [ETKiNLiKLERiMiZ] [HAVUZ GÜNCEL] [BAGLANTILAR]