Gençlerimizin halk müziğine ve
halk danslarına olan ilgileri her geçen gün daha da artıyor. Fakat müzikal,
daha geniş ele alacak olursak sanatsal eğitim için gerekli koşulların
mevcudiyeti tartışılır... Avrupa müziğini ele alırsak, bu mevcudiyetten
bahsetmek mümkün. Ama Anadolu müziğinden, Anadolu folkloründen bahsettiğimizde,
birçok eksiklikler olduğunu görüyoruz... En büyük eksik Almanya’da bu alanda
yetkin insanların, ikincil olarak da yetkin kurumların olmayışı. Bildiğimiz
gibi Almanya’da ve Avrupa’nın bir çok ülkesinde yüzlerce hatta binlerce dernek
var. Kayıtsız şartsız bu derneklerin hepsinde bağlama ve halk dansları kursları
sunulmakta. Ama maalesef bunların birçoğu yetersiz bir çerçevede yapılmakta. Yeterlilikleri
tartışılır kişilerin bu derneklerde yanlış eğitim vermelerinden dolayı bir çok
gencimiz yanlış yönlendirilmekte, müzikal ve sanatsal anlamda yanlış
eğitilmektedir. Maalesef burada yaşayan Türkiyeli ailelerimiz de bu konuda gereken
duyarlılığı göstermemekte, müzikal eğitimi yeteri kadar önemsememektedir.
Biliyorsunuz
ki bağlamayı ve
bağlama eğitimini bir batı sazıyla kıyaslamamız mümkün değil.
Batı sazlarıyla
ilgili konservatuarlar Avrupa’da 18. yüzyılın sonlarında,
19. yüzyılın
başlarında kurulmuşken Türkiye’de bağlama ve Türk
musikisi adına kurulan ilk
konservatuar 20. yüzyıllın sonlarına denkgelmektedir. Konuya bu
çerçeveden
bakıldığında aradaki farkın küçümsenemeyecek kadar
büyük olduğunu görüyoruz. Süreçsel
açıdan incelendiğinde batı sazları için yazılmış
eserlerden tutun da bu sazlar
için yazılmış eğitim programlarına, metodlarına kadar
oldukça kapsamlı bir
kaynağa sahip olduğunu görüyoruz. Son on yıldır bağlama
alanında da metodlar
yazılmaya başlanmış fakat bunlardan bir çoğu bir metodun farklı
aşamaları
içermesi gerektiğinin bilincinde olmadan ele alınan kayda bile
alınamayacak
seviyededir. Yetersiz bir eğitim kaynakçasına sahip olan bir
çalgıya, bir de
yetersiz eğitmenler eklenirse maalesef çok kötü
sonuçlar çıkıyor. Bu anlamda
ailelerin biraz daha duyarlı biraz daha dikkatli ve titiz olmaları
gerekiyor. Çocuklarımızı
sadece dışarıda kötü arkadaşlıklar edinmesinler diye
hiçbir araştırma yapmadan
önümüze ilk çıkan kursa yazdırıyorsak, öyle
sandığımız gibi doğru bir girişimde
bulunduğumuzu söylemek oldukça zor. Kötü
arkadaşlıklar edinmesine engel olmak
isterken çocuğumuzu yanlış bir eğitimin içine atmak
“yağmurdan kaçarken doluya
tutulmak” gibi bir şey. Unutmayalım ki yanlış olan bir müzik
eğitimi
çocuğumuzun sadece müzikal değil genel hayatını da ciddi
bir oranda olumsuz şekilde
etkileyebilir. (Çocuğumuz kendine güvenini yitirebilir,
içine kapanabilir,
kendini çok yeteneksiz biriymiş gibi tanımlayabilir vs.). Aynı
zamanda kötü bir
müzik eğitmeninin de kötü bir müzik eğitimi gibi
çocuğumuzun genel hayatını
olumsuz yönde etkileyebileceğinin altını çizerek belirtmek
isterim.
Doğru bir müzik eğitimi için
gerekli olan ilk iki ana öğeyi (“müzik eğitimi programı”, “müzik eğitmeni”) inceledikten
sonra şimdi de önemli olan diğer noktalara deyinmek istiyorum: Eğitimde iyi bir
sonuç alabilmek için eğitim programının ve eğitmenin önemli bir rolu olduğu gibi
öğrencinin de önemi büyük. Öğrencinin yeteneği ve yeterliliği, disiplinli
çalışması ve ciddiyeti önemli faktörler arasında. Bütün bunların yanı sıra
tabii ailenin sunduğu destek de unutulmamalı. Takdir edersiniz ki sadece
çocuğumuzu bir müzik kursuna yazdırmak yeterli olmayacaktır. Bundan sonraki
süreçte onu, daha başarılı olması için desteklemek, başarısının farkında
olduğumuzu göstermek, onunla ve yaptığı işle ilgilenmek ailelerin üzerine düşen
diğer sorumluluklar arasındadır.
Nasıl okul eğitimine önem
veriyorsak, genel eğitimi destekleyici ve genel eğitimin bir parçası olan müzik
eğitimini de o derecede önemsemeliyiz. Müzik eğitiminin küçük yaştaki çocukların
gelişim süreçlerini olumlu yönde etkilediğini hepimiz biliyoruz. Müzik eğitimine
gereken duyarlılığı gösterip, gereken titizlikle yaklaşırsak çocuklarımızın
eğitim süreçlerine düşündüğümüzden daha da önemli bir katkı sunmuş oluruz
kanısındayım...