Hayatı Dokuyan Nakışlayan Renkler 

                  

 

Yeni kurulan dostluklar kuşkusuz heyecan verici oluyor. Fakat yıllar önce sıcak bir merhabayla başlayan ve yıllarca sessiziliğe gömülen dostluklar, hiç umulmadık bir zamanda yeniden filizlendiğinde, galiba bu daha heyecan verici oluyor. E-postamda İnci Gürbüzatik’in mesajını görünce bunları düşündüm. 

Bülent Ecevit, Mahmut Makal, İnci Gürbüzatik ve değerli hocam Fakir Baykurt... Bunlar benim yazın yaşamımdaki önemli isimlerdir. Görüntüleri hiçbir zaman zihnimden silinmeyen ve beni terketmeyen isimler... İlk ödülümü Bülent Ecevit’in elinden aldım. Yarışmanın seçici kurul üyelerinden Mahmut Makal, o zamanlar Kültür Bakanlığında görevliydi. Anadolu köylerinden liseli bir gencin öyküsünü değerlendiren ve «birincilik ödülü»ne layık gören bir isim olarak kazındı belleğime. Bu ödül nedeniyle TRT Ankara Radyosunda benimle röportaj yapan İnci Gürbüzatik ise, güzelliği, zerafeti ve bilgeliğiyle beni etkileyen ve bir daha silinmemek üzere belleğime kazınan başka bir isimdir. Kitaplarım çıktıkça manevi desteğini benden hiçbir zaman esirgemeyen değerli hocam Fakir Baykurt’a gelince... O sadece benim için değil, benim kuşağımdan edebiyata meraklı herkes için çok önemli bir isimdi. Dünya görüşüne ve sanatına ters düşen insanların bile saygınlığını kazanacak kadar pozitif bir insandı. 

Hiç beklenmedik bir anda İnci Gürbüzatik’in sıcak merhabasıyla başladım güne. Güne nasıl başlarsanız öyle gidiyor. İnci Gürbüzatik bende kalan önemli isimlerdendi, yazın yaşamımı dokuyan ve nakılşlayan en parlak ve canlı renklerden biriydi, ama o bunu bilmiyordu. O gün akşama kadar İnci Gürbüzatik’i düşündüm. 1979’da ilk öykümle Bülent Ecevit’ten birincilik ödülü alınca benimle TRT Ankara Radyosunda bir röportaj yapmıştı. Bu ödül anısı ve İnci Gürbüzatik’le yaptığımız röportajın hikâyesi 2006’da Moralite Yayınlarından çıkan «Yarım Kalan Türkü»nün önünde «sunu» yazısı olarak yer aldı. Fakat İnci Gürbüzatik bundan habersizdi. Kitabım eğer binlerce kitabın arasından sıyrılıp çıkmayı ve kendini göstermeyi başarabilirse, İnci Gürbüzatik’in bundan zaten haberi olacaktı. Hem böyle düşündüğüm için, hem de onu bulamayacağımı düşünerek kitabımı ona ulaştırma çabam olmadı. 

Fakat yorgun bir akşamın sabahına İnci Gürbüzatik’in o güzel sesiyle uyandım. Tıpkı benim gibi o da yorgundu. Yorgun bir kuş gibi gelip çarptı penceremin camına. O sabah onun kanat sesleriyle uyandım.
 

Nerden düştü,
Neden düştü aklımıza,
Bir kış ortasında buluşmak!
 
Ben sana,
Sen bana,
Böylesine alışmak!
 
Yolları kar kaplamıştı oysa ki,
Zordu gelişin,
Zordu kavuşmak.
 
Nerden düştü,
Neden düştü aklımıza,
Bir kış ortasında buluşmak.
 
İçimize, zor açılan,
Açılmamış bir gül koymak!
Sen özgürlük müsün? 

Orhon Murat’ın bu şiiriyle karşıladım onu. Otuz yıl aradan sonra onu bulduğuma sevinirken, bana öyle güzel haberler verdi ki, sevincim ikiye katlandı. Diziler, film senaryoları, eğitici dramalar... Sonra öyküler yazmaya başladığını, bir kitabının çıktığını, ikinci kitabının Bursa TÜYAP’a yetiştirileceğini, üçüncü kitap olarak bir romanın yolda olduğunu... Bir senaryosuna sinema filmi olarak temmuz ayında “motor” diyeceklerini... Elinde birçok dizi film projeleri olduğunu, mart ayı ortalarında iki film şirketiyle görüşeceğini, bu arada bir de ödülü olduğunu... "Ödülünü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü"nde alacağını... 

Bütün bunlar çok şaşırtıcı oldu. Onun bu yaratıcı kişiliği ve birbirinden güzel eserler üretmesi, otuz yıl aradan sonra beni buluşu kadar etkileyici oldu. Hem şaşırdım, hem doğal karşıladım. Doğal karşıladım; çünkü üreten kadın, düşünen kadın, yazan kadın, sanatçı kadın kişiliğinin herkesten daha çok ona yakışacağını düşündüm. Fakat ben onun yazdığını bilmiyordum. Bu benim için büyük sürpriz oldu. Yani en az onun beni buluşu kadar... Otuz yıl aradan sonra beni buluşu kadar büyük ve önemli bir sürpriz...

Ödülünü alırken onu alkışlayabilseydim keşke.  "8 Mart Dünya Kadınlar Günü"nde Bursa TÜYAP salonunda olamayacağım, beni orda göremeyecek, ama tüm kâlbimle onu kutluyor ve alkışlıyor olacağım. Sevincini ve heyecanını paylaşmak için bir demet gül sunamayacağım  ama Berlin’de o gün onu alkışlıyor olacağım.


 




  
 Vehbi Bardakçı
 H@vuz Yayınları'ndan Yayımlanmış Kitaplar