Hasretin Yaktığı Yerde İstanbul
  

 

Nedim  İstanbul
Sevdana düştüğüm yerde
Her kulaç
Sana   götürüyor  beni
Nasuhî   gözyaşlarıyla âşıklar
Dinliyor Süleymaniye’den
Huzurun ulvîleşen sesini
Hissettir bana yalnızlığımda
Vefalı bir dost gibi
Hissettir ey İstanbul
Omzuma konmuş ellerini






Ferman İstanbul
Ağır ağır sürükle yorgunluğumu
Dalsın seninle gözlerim
Üsküdar’da hülyalı uykuya
Al kır direncini Beykoz’da
Ruhumdaki karanlığın
Müebbet ver
Kanlıca’da
Bekleyen sevdalıya
Derman İstanbul
İşte karşımdasın
Üsküdar tepeleri akşamı uğurlar
Sürgün düşlerimi
Çamlıca’ da rehin alıp
Beykoz’da
Sana mecbur kılıyor uykular
Benzi sararıyorken
Koynunda seherin
Neden hâlâ sende diniyor ağrılar?





Beşîr İstanbul
Hangi evren
Tebessümün kadar esrarlı?
Hangi çile
Şükürlü çilen kadar?
Kalamış’ta huzura yenilirken
Tiryaki hüzünler
Kahrı gömen şarkıları söyle yeniden
‘İstanbul’u sevmezse gönül
Aşkı ne anlar?’
Şefik İstanbul
Kapılıp kendi girdabına
Kendini yakan
Sana söyleyemediğim şiirler kalmış
Bir de erguvan tadında
Öpüşlerin dudaklarımda
Darağacına çekilirken
Dönülmez sevdalar
Sen kalmışsın canana kefil
Aşka şahit
Sere serpe Boğaz’ın ayaklarında




Kavi İstanbul
Akşam uykusuna dalan Hisar’ın
Sıçrar yangını damarlarıma
Bin âh ile yaşamayı öğrenirken senden
Yedi tepeden ilahî sesin gelir kulaklarıma
Firakına düştüğüm yerde bil ki
Koşuşan sendin
Kirpik uçlarıma
Canan İstanbul
Akşam  sefasında yahut
Sabah endamında
Sana sızlanır
Sana açarım kalbimi
İsmine adadığım risalemde
Güzelliğindir bil ki
Hüznümün kefeni
Vaktin mizana konduğu yerde sen
Zümrüt bakışlarınla dalarsın
Boğazlardaki suya
Bense sitem dolu
Şiirler yazarım
Sensiz demlenen uykuya


                  


  İnci Okumuş