1
Dökülen birkaç damla zeytinyağından kayar düşerim
ben doğmadan önce
duvarda uyuyan taş büyüktü
ışık soğuktu, dökülen, üstümden geçen
ışıltıların alacasında saklı
sararıyordum
korkudan ve
ondan uçup gelen hüzünden
2
Kadının elleri bacak
arasında
soyunu keşfederek yaşar ve son ölümü
kuşlar hesapsız renkler ve savrukluk
içinde
onu gagalar
Üşüyen bir kız kardeşim vardı
peygamber ağacından çıkan
şehri kuşatılmış durumda eleğin
içindeki onun gövdesiydi
ağzında fareler var sanırdı
Seninle birlikte orda
yerinden söküp atılan levhaların üstüne
basarak
sınırların kontrol noktalarından
kaçardık
Ondan
dağıldı daha bi küçük gezginliğimiz
durduğunda
uzun bir matemde
umutlara bağlanarak
dutların altına gider
gölgesine dolar gibi girer hayvanlar ve
yaşlılarla
birlikte
o siyah kemerli köprüde
ürküterek orda
oturan iki kişiyi
cam bardakların bulutlarıyla birlikte
hayatın dumanı
öylece ondan yükselirdi
3
Taş evde huzurlu
kediler siperde ve davullar çingenede
buradan geçince hizmette kusur etmezdi
balkonlar ve bahçeler
içinde kaybolurduk
sonunu unuttuğum bir zamanla
ilk bildiğim şeye geri döner o ikisinin
üstüne abanırken hepsinin
payına güneşin sütunları
düşerdi oysa
Belki de
daveti yapan bu kandildir
tavaf edenler çoğalarak çıkınca
bu ahmaklığa
gün boyunca ziyaret ederek
Belki de kandil rahatlığın bölgesiydi
sisle kesilen yollarda
senin gibi uyuyanlar toplanır
bu bölgeleri özgürleştiren harflerle
çalışanlar yorgun yaşar bu ışıkla
rüzgârlar arasında taşınır dört mevsim ve
içindekileri
4