Ortadoğu'ya Özgürlük Götürme

  


Bir göz, üstelik tek bir göz... Kapaksız ve kirpiksiz; çirkin mi çirkin! Buz mavisiyle koyu grinin arasında gidip gelen, donuk ve ruhsuz bakışların yurdu. Simetrisinde tatsız tuzsuz bir boşluktan başka şey yok. Oval yarığın içinde, tek sermayesi çirkinlik olarak oturuyor. Ağır ağır devinerek görüyor işini. Bir kamera gibi sürekli kayıtta sanki. Tehdit yüklü, ve son derece de ürkütücü! 
 
Dikizlediği görüntüleri, arka planda bir yerlere aktarıp aktarmadığını bilmiyorum. Ama her türlü kalleşlik ve en adi casusluklar beklenir ondan. Doğrusu, hiçbir şekilde güven vermiyor bana.

 
Bazen, kendi besleyip büyüttüğüm bir yaratık olduğunu sanıyorum onun. Bazen de benim yerime geçiyor, benim kimliğime bürünüyor sanki. İnsanın, iğrenç bir göze dönüşen kendisi tarafından gözetlenmesinin ne demek olduğunu bilemezsiniz. Yerken, içerken, uyurken; yerken, içerken, uyurken ve daha başka da hiçbir şey yapmazken; hep üzerime dikili. Bu kayıttan memnun kaldığını biliyorum. Beni, tükettiklerini dışkılamaktan başka işe yaramayan bir zavallı olarak görmek onu mutlu ediyor.
 
Bilgisayarın başına oturduğum zamanlar, benden çok daha fazla heyecanlanıyor. Deli danalar gibi dört dönüyor yarığında. Video görüntülü haberlere bayılıyor. Hiç kıpırdamadan, soluğunu tutup dimdik bakıyor. Silahları sevdiği belli. Askerlerin botlarını da. Havaya uçan araçları ve Iraklı direnişçilerin tek bir kurşunla aşağı indirdiği Amerikan askerlerini izlerken tepkisiz. Dişini insan etine geçirebilmek için, denizaşırı ülkeler kat edenlerin yaptıklarını izlerken de tepkisiz. Onun kimden yana olduğunu kestirebilmek güç! Boğazlanan bebeklerin, tecavüze uğrayan küçücük kızların, karşısına geçip alnının ortasından vurdukları çocuklara türkü yakan manyakların görüntüsünü de aktarıyor mu bir yerlere; yoksa sonsuza dek belleğin çöplüğüne mi gönderiyor hepsini bilmiyorum.

Bilmiyorum, çünkü ‘chat’ denen şey bağımlılık yapıyor. Her gün saatler boyu bilgisayarın başına çakılıp kalıyorum. Şu anda da yazıştığım kızlardan birinin göndereceğini söylediği fotoğrafı bekliyorum. Çok bekletmiyor, geliyor. Dijital makineyle çekildiği, görüntünün kalitesinden belli. Kız güzel. Göğüs dekoltesi nefis. Dar bir kot var üzerinde. Boyu uzun. Bacakları da harika! Birden ensemde onun o çirkin soluğunu hissedip dönüyorum. Yarığın tepesine doğru kaymış manyak. Ensemde oturduğu yetmiyormuş gibi, bir de benim kızla düşlüyor kendini. Küstahlığının acısı, kıskançlığın yakıcı alevleriyle buluşunca deliye dönüyorum. Son cıvatayı da fırlatıp atıyor tepemin tası. Şeytan diyor “Al eline bir mil, sapla bebeğine doğru; gitsin!” Hemen o sırada bilgisayar masasının üzerindeki falçeteye ilişiyor gözüm. Kaptığım gibi dönüyorum arkama...

  İşlediği bütün suçların ötesinden tehdit yüklü öyle bir bakışla bakıyor ki...

  Onunla yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumu anlıyorum.

                                                                                      

  Rahime Dilek