-Nurcan için-
balçeyi
dolduruyor sis
bir nehir
çiziyoruz
süt grisi
ağacın çıplak yerlerine
-ama üstü
kar tulmuyor-
akıyor
süt geceden bahçeye.
yaprakları
soyunuyoruz
soğuk...
dalların patlayan uçlarında
evhamlı
bir bekleyiş
en çok bu
yalnızlığı seviyorum diyorsun
kışın
çıplak kollarıyla sarılmasını.
gülüyoruz
ilk bakışta ağacın suyu andıran sesiyle
görünmez
oluyoruz
ağzımızda
hiç unutamadığımız bir reçel tadı
kaç
mevsim sığar bu bahçeye diyorsun,
sarışın
bir çocuk gibi dokunuyorsun utanınca
-ama
parmakların reçel tutmuyor-
mutfağa
yağacak yağmurdan korkuyoruz.
çünkü biz
bahçenin incinmiş bir yerindeyiz,
ve en
rüyasız yerinde tanıdık bir uykunun.
uyanınca
inciri bahçeden sökelim diyorsun
kaç bahçe
kopar gelir ardından
bilmiyorsun.
hızla eve
doluyor sis
ağacın
çizgili gölgesinde
evcilik oynuyoruz.