“Neredesin kahrolası mum?
Unutmuşum seni koyduğum yeri. Ne zamandır gerek yoktu sana. Sen de çok
eskimişsin, yarımsın da. Ama işe yararsın. Her yer karardı, uzun sürecek gibi,
bitireceğim seni mum bu gece galiba haberin olsun, durum onu gösteriyor. Ne de
çabuk sulandın hemen, gövdende boncuk boncuk senden parçalar oluştu, sanki
gözyaşı, sanki yanmak ağlatıyor seni. Gözyaşların benimkilere benzemiyor.
Hepsi üst üste bindi ve
dondu bak, oysa benimkiler ıslak. Senin ışığına kaldım yine… Hayrola? Titredi
alevin. Söylemek istediklerin mi var, yoksa hatırlatmak istediklerin mi? Merak
etme, hatırlıyorum seni ilk yaktığım siyah geceyi. Sen bitince, yarım kaldığın
o siyah gece de bitecekmiş gibi geliyor sanki bana şimdi. Sen de anladın değil
mi biteceğini? Bu gece ve seninkiyle yaşanacak bitişleri, titreme… Senin bu
bitişinle benim siyah gecelerdeki titremelerim geçecek belki de. Bu gecenin
kurbanı ben değil sen olacaksın bu sefer. Kurban mıydım, kötü bir benzetme,
niye kurban olacakmışım ki? Saçmalık, kurban olmak da neymiş? Pişmanlıklarımın
mumu oldun çıktın ama haberin olsun. Nasıl da karardı her taraf… Bu sefer
seninle baş başa kaldık. Yaksana sigaramı, bir işe daha yara hadi son
anlarında.
Yine nasıl bir siyah bu?
Yine nasıl bir gece bu? Çok az yaşanır böylesi, yaşanınca da yaşanmışları
tekrar yaşatır. Göğün yükseğindeki yıldızların hiç de aydınlatmaya yetmeyeceği bir
gece. Çok parlaklar yine de, ulaşılmazlar hep böyle parlak mı olur?
Ulaşılamayanları daha da ulaşılamaz, görülemeyenleri daha da görülmez,
mesafelerin daha da aralanacağını düşündüren, bazen panik yaptıran, bazen
umutsuzluğa düşüren ışık fakiri siyah bir gece. “Neredesin?” dedirten siyah bir
gece bu seferki. “Neden?” dedirten siyah bir gece. Soruları insanın bağrına deşercesine sokan,
cevapları gizleyen siyah bir gece. Sigara yaktırıp boşluklara baktıran, eskimiş
mumlarla delice konuşturan siyah bir gece bu seferki. “Hadi!” dedirten siyah
bir gece. Düşündüren siyah bir gece. Yaşanmış siyah geceleri hatırlatan siyah
bir gece. Aslında belki de geç kalmış, bir öncekinden nefret ettiren, bir
sonrakini düşleten siyah bir gece bu seferki. Siyah geceleri yaşayanları
düşleten siyah bir gece.
Bir sürü “es”leri yaşatan
siyah bir gece. İtirazları bastıran siyah bir gece. “Gel”lerin “Hoşça kal”lara
karıştığı siyah bir gece. Yalnızlıkların kalabalıkların arasından fırladığı
siyah bir gece. Yalnızlıkların tarifleri için ilk satırların sakınmadan,
kıskanmadan harcanmaya başlandıkları siyah bir gece. Biten sigaranın ardından
yatağa sürükleyip cenin pozisyonu aldıran, gözlerden yaşlar akıtıp yastıkları
ıslatan siyah bir gece bu seferki. O yastıkta yeni kokuları aratıp bekleten
siyah bir gece. Korkuları hatırlatan siyah bir gece. Sonra sırt üstü yatırıp,
siyahı solumuş tavana baktıran, bitişlerin rahatlığını yaşatıp, başlamazların
altında ezdiren siyah bir gece bu seferki. Uzaktan gözüken denizin mavisini
içene katan siyah bir gece. Bitiyorsun mum…Islak gözlerimden kaçıramadığın son
titremelerini görüyorum buradan. Hala siyahı soluyorum ama bak. Bit mum bit;
bit ve al götür, gitsin artık dediklerimi. Bu gece siyah daha bir başka…
14 Nisan 2007