"Gurbet Onun Yurdudur"

                                                         

                                                                 Vehbi Bardakçı’nın Otuz Yıllık Yazın Serüveni

                             

Toplumsal çalkantıların en yoğun olduğu, sosyal patlamaların ve siyasi kaosun yaşandığı, faili meçhul cinayetlerin giderek arttığı ve can güvenliğinin sağlanamadığı yetmişli yıllarda, dönemin başbakanı Sayın Bülent Ecevit, gençler arasında barışı ve huzuru sağlamak amacıyla, edebiyatın çeşitli dallarında bir yarışma düzenler. Vehbi Bardakçı, lise son sınıf öğrencisiyken (1979), "Acılar Paylaşılmaz" adlı ilk öyküsüyle bu yarışmanın birincisi olur, ama ödülünü almaya siyasi kavgalarda kırılmış bir burunla gider. 

Yarışmanın amacı, gençliği sanata ve edebiyata özendirmektir. Vehbi Bardakçı da öyküsünde zaten kargaşayı anlatmıştır. Ama henüz yirmi üç yaşındaki genç yazar, kolları askıda, burnunda kocaman bir sargıyla, sanki garp cephesinden yaralı dönmüş bir gazi gibi kan-revan içinde çıkar Sayın Ecevit'in karşısına. 

"Yarım Kalan Türkü"de, bu ilginç ödül anısı anlatıldıktan sonra, "Acılar Paylaşılmaz" adlı kitabın (ve yazarın) ödül alan ilk öyküsü veriliyor. Yazar sanki başına gelecekleri yazmıştır. Yazma tutkusu o yıllarda başlar. Yetmişli yıllarda kırık bir burunla başlayan bu serüven, iki binli yıllara kırık bir kâlple gelir. Bu zor ve çetin yolda, sabırla, azimle, kararlılıkla, tutarlılıkla, tüm olumsuz koşullara ve engellemelere rağmen, kilitli kale kapılarını zorlayarak tek başına yürür. 

Yazar, 1980'de siyasi kovuşturmaya uğrar ve bir yolunu bulup yurtdışına çıkar. İlk on beş yıl çok istediği halde dönemez, daha sonra da dönmeyi kendisi istemez. Gurbet işte böylece onun yurdu olur. Orada geçirdiği bunalımlı ve zor yılları, "Gurbet Yurdumdur" adlı öyküsünde başarılı bir şekilde dile getirir. "Yarım Kalan Türkü"de, birbirinden güzel sekiz öykü vardır. Bu öyküler daha önce Almanya'da değişik isimlerle kitaplaşmış ve büyük ilgi görmüştür. Bu öykülerden bazıları, Hitit Verlag tarafından "Die Fremde ist Meine Heimat/ Gurbet Yurdumdur" adıyla Almanca'ya da çevrilmiş ve edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılanmıştır. Daha sonra altı bölümlük bir "İlyas Hacı Bey Dizisi"ne dönüşecek olan "Kapı Kapı"nın ilk bölümü de yayınlanan bu öyküler arasındadır. Ünlü yazar Fakir Baykurt, Duisburg'da kendi çabalarıyla çıkardığı Merhaba Dergisinde, kitabın ilginç tiplemesi İlyas Hacı Beyi, "dünya çapında bir edebiyat kahramanı" olarak tanımlar. 

Fakat daha sonra yazar, "Kapı Kapı" hariç, yurtdışında yazıp yayınladığı tüm öykülerini gözden geçirip, "Yarım Kalan Türkü" adlı tek kitapta toplar. Yıllar sonra bu kitap Türkiye'de Moralite Yayınları'ndan çıkacaktır. Altı bölümlük diziden oluşan "Kapı Kapı"yı ise başka bir kitapta toplayarak, 1984'de Ortadoğu Yayınevi'ne satar. Kitap büyük beğeniyle karşılanmıştır. Bir süre sonra Hitit Verlag kitabın ikinci baskısını yapar. Bu kitapta, 12 Eylül darbesiyle sonuçlanan yetmişli yılların siyasi kaosu başarılı bir teknikle verilmektedir. Toz duman içinde oradan oraya savrulan temiz bir Anadolu gencinin dramı anlatılmıştır. Ünlü yazar Fakir Baykurt, kitabın çıkışıyla ilgili olarak, Duisburg'da bir "edebiyat akşamı" düzenler ve o sıralar yirmi sekiz yaşında olan genç yazar Vehbi Bardakçı'yı konuşmacı olarak toplantıya davet eder. 

Gurbet, onun için sadece bunalımların ve çatışmaların yaşandığı, derinleşen yalnızlıkların ve hüzünlü ayrılıkların filizlendiği yer değil, aynı zamanda çıkacak olan güzel eserlerin de ortamını sağlayan bereketli topraklara dönüşür. Yazar orada derin bir arayışa girer ve bu içsel yolculukta kendini yeniden keşfeder. Sürükleyici bir dille insanı alıp evrenin bilinen ve bilinmeyen boyutlarına götüren "Evrenin Gizli Boyutları" adlı felsefi eser böyle çıkar ortaya. Bu kitapta, ağır felsefi konular, Vehbi Bardakçı'nın dilinde adeta bir şiire dönüşür. "Evrenin Gizli Boyutları", gürül gürül akıp giden kocaman bir şiirdir sanki. 

Daha sonra, "İnsan Sevdikçe Güzelleşir"le iddialı bir çıkış yapar. Bu kitabında, kirlenen ilişkileri ve yok olup giden değerleri dile getirir. Toplumla adeta hesaplaşmakta, ama daha çok bireyin negatif duygularını sorgulamaktadır. Ardından "Kelebek Vadisi" gelir. Bu kitap, yaptığı tablonun içinde kaybolan bir ressamın romanıdır. Dünya ve Türk edebiyatında benzeri olmayan bir konu, benzeri olmayan coşkulu bir dille anlatılmıştır. Düşünce, duygu ve önemsiz gibi görünen hayalleriyle insanın kendi içinde nasıl bir evren yarattığı başarılı bir teknikle verilir. 

"Özgürlük" ve "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı son iki romanıyla Vehbi Bardakçı Türk edebiyatındaki tartışmasız yerini almıştır. "Özgürlük" romanında, uyuşturucu bağımlısı ve yabancı düşmanı Alman gençlerinin bir haftalık Kapadokya gezileri ilginç bir kurgulama ve akıcı bir dille anlatılır. "Dünyanın En Güzel Kitabı"nın ise ilginç bir öyküsü vardır. Bu kitap, yıllar önce verilmiş bir sözün romanıdır. Serüvenin bundan sonraki bölümlerini basından öğreniyoruz. Mersin Gazetesinin günlerce süren seri haberlerini ve aynı günlere rastlayan Kayseri Televizonu'nun heber ve röportajlarını tarih sırasına göre peşpeşe sıraladığımızda, eşine Türk edebiyatında az rastlanan bir tabloyla karşılaşıyoruz. Şimdi bu pazıl parçalarını birleştirelim ve ortaya çıkan o muteşem manzarayı birlikte izleyelim. 





İmza Günleri 

KAYSERİ-Berlin'de yaşayan Vehbi Bardakçı, yeni çıkan "Özgürlük" ve "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı son romanlarının tanıtım toplantılarına katılmak ve Tüyap Kitap Fuarında kitaplarını imzalamak için İstanbul'a geldi. 

Yazar, 27 Ekim - 3 Kasım tarihleri arasında İstanbul Tüyap Kitap Fuarında, Arıtan Yayınevi standında kitaplarını imzaladı. Özellikle çocukların ve gençlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Bardakçı, Mustafa Kemal Anadolu Lisesinden gelen öğrencilerin sorularını yanıtladı ve ilköğretim öğrencilerine okumanın ve yazmanın erdemlerinden bahsetti. Sıcak ve samimi bir ortamda öğrencilerle sohbet eden Bardakçı, fuar etkinlikleri için geldiği İstanbul'da okurlarıyla yüzyüze sohbet etmekten ve onların sorularını yanıtlamaktan mutluluk duyduğunu belirtti ve bu ayların her yazar için hasat mevsimi olduğunu söyledi.

Fuar etkinlikleri süresince kitaplarını imzalayan Bardakçı, imza günlerinin dışında genellikle Sultanahmet, Ayasofya, Gülhane Parkı ve Taksim Meydanı'nda dolaştığını, İstiklal Caddesi'nde uzun yürüyüşler yaparak kitabevlerine girip çıktığını, akşamları da otantik ortamlarda dinlendiğini, ama tüm bu güzelliklere rağmen Berlin'i daha şimdiden özlemeye başladığını söyledi.

Kay-Tv, 26.11.2007
 

Kapadokya Belgeseli 

KAYSERİ-Yeni çıkan "Özgürlük" adlı romanının tanıtım toplantısı için Avanos'a gelen Vehbi Bardakçı, Kapadokya belgeseli hazırlayan İtalyan televizyonuna bölgenin dörtbin yıllık tarihi ve ilginç yüzey şekilleri hakkında bilgiler verdi.

İtalyan televizyonunun sorularını yanıtlayan yazar, romanına konu olan olayların geçtiği bölgeyi gezerken çok duygulandığını, volkanik küllerden oluşan bu ilginç bölgeyi romanında anlatmış olmaktan ve ayrıca anlattığı mekânlarda geziyor olmaktan mutluluk duyduğunu belirtti. 

Yazar, Kapadokya'nın sadece Hititlerden beri sürüp gelen binlerce yıllık tarihi, kültürü ve coğrafyasıyla değil, Roma zulmünden kaçan keşişleri ve azizleriyle de boyutsal derinlikler kazandığını ve belki de bu nedenle insanı kendine çeken mistik ve gizemli bir havaya sahip olduğunu söyledi. Avanos'dan Kayseri'ye geçen Bardakçı, kanalımıza uğrayarak Kay-TV'nin canlı yayın konuğu oldu. Katıldığı etkinlikler, toplantılar ve imza günleri hakkında ayrıntılı bilgi verdikten sonra, piyasaya "Özgürlük" romanıyla birlikte çıkan son romanı "Dünyanın En Güzel Kitabı"nın galası için Mersin'e gitti.

Kay-Tv, 26 11.2007 


Yıllar Önce Verilmiş Bir Söz 

MERSİN-Mersin Gazetesi, yurtdışında yaşayan yazar Vehbi Bardakçı'yı, on üç yıl aradan sonra, "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı son romanına konu olan gerçek kahramanıyla Mersin'de buluşturuyor! 

Yıllar önce eşiyle birlikte Bodrum'da tatil yapan yazar Vehbi Bardakçı, yabancı turistlerle katıldıkları bir köy turunda, kitap için ağlayan küçük bir kız çocuğu görür. Ona ağlamamasını ve kendisine dünyanın en güzel kitabını göndereceğini söyler. Bodrum'a döndüklerinde, Rengül için bir kitabevinden "Küçük Prens" adlı kitabı alarak, kitabın ilk sayfasına, bir gün kendisine dünyanın en güzel kitabını göndereceğini yazar, bu notun altına adını ve adresini de ekledikten sonra eşiyle birlikte Berlin'e döner. Yıllar sonra Rengül büyüyüp liseye başladığında Vehbi Bardakçı'ya bir teşekkür mektubu gönderir. Rengül'ün bu davranışından çok etkilenen yazar, yazışarak dostluğu ilerletir ve sonunda bu dostluğun kitabını yazar. Yazılan bu kitap, yıllar önce Rengül'e söz verilen "Dünyanın En Güzel Kitabı"dır. Haberin devamı yarın Mersin'de...

Mersin Gazetesi, Pazartesi, 26.11.2007
 

İnsan ve Kitap Sevgisini Mersin'de Buluşturuyoruz 

MERSİN-Yıllar sonra Rengül'den gelen bir teşekkür mektubuyla yeniden canlanan bu dostluk, dört yıl boyunca aralıksız yazılan mektuplarla daha da anlam kazanır. Bu arada Rengül Mersin Üniversitesinde cerrahi teknikerliği okumaya başlamış, fakat yazarla hiçbir şekilde buluşma imkânı olmamıştır. Yazarın belleğinde, puslu bir camın ardında ağlayan küçük bir Rengül vardır, fakat bir de mektuplarda büyüyen başka bir Rengül vardır. 

Ülkemize model olabilecek bu güzel dostluğun romanı, "Dünyanın En Güzel Kitabı" adıyla Arıtan Yayınevi'nden çıktı. Yayınevi yetkilileri telefonla gazetemizi arayarak, çocuk Rengül'e söz verdiği kitabı üniversiteli Rengül'e vermek için, yazar Vehbi Bardakçı'nın Mersin'e geleceğini söylediler. Olayı sevinçle karşıladık ve gereken hazırlıkları hemen tamamladık. İnsan ve kitap sevgisini Mersin'de buluşturuyoruz!

Mersin Gazetesi, Salı, 27.11.2007
 

Yıllar Sonra İlk Buluşma 

MERSİN-Vehbi Bardakçı, 1956 Yozgat doğumlu. Yazın hayatı, "Kültür Bakanlığı 1979 Öykü Birincilik Ödülü"yle başlamış. 1980'de yurtdışına çıkmış, birçok sanat ve edebiyat dergilerine yazdığı öykülerle dikkatleri üzerine çekmiş. 

Yıllarca yurdundan uzak kalması ve çektiği memleket hasreti eserlerine de yansımış. Başta Fakir Baykurt olmak üzere, Muzaffer İzgü, Mahmut Makal, Abbas Sayar gibi sanat ve edebiyat dünyasının önde gelen isimleri tarafından beğeniyle karşılanmış. Öykülerinden bir kısmı, "Die Fremde ist meine Heimat / Gurbet Yurdumdur" adıyla Almanca-Türkçe olarak Hitit Verlag tarafından iki dilde yayınlanmış ve Alman edebiyat çevrelerinde ilgi uyandırmış. Son yıllarda eserlerini Türkiye'de yayınlamaya başlayan Bardakçı, bugüne kadar birbirinden güzel yedi kitaba imza atmış. Yedinci kitap, yıllar önce küçük Rengül'e söz verilen "Dünyanın En Güzel Kitabı"dır. Yazar, yıllar önce küçük Rengül'e söz verdiği bu kitabı üniversiteli Rengül'e vermek için Mersin'e geliyor. Mersinlileri insan ve kitap sevgisini paylaşmaya davet ediyor ve bu duygusal anı kaçırmayın diyoruz.

Mersin Gazetesi, Çarşamba, 28.11.2007
 

Film Gibi Bir Hayat

MERSİN-Gazetemizin sahibi ve başyazarı Sayın Akkuş, dün Mersin Üniversitesini arayarak Rengül'le görüşmek istediğini belirtti. Gazetemizin bürosuna gelen Rengül Sepetçi, kendi adına "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı bir roman yazıldığını ve yazar Vehbi Bardakçı'nın bu kitabı kendisine hediye etmek için Mersin'e geleceğini ilk kez bizden öğrendi. Doğal olarak duyduklarına inanamadı, heyecanlandı ve duygulanıp ağlamaya başladı. Bu olağanüstü hikâyenin kahramanı Rengül'le büromuzda karşı karşıya oturup sohbet ederek çay içmeseydik, bu olayın tamamen kurgulanmış bir film senaryosu olduğunu söylerdik. Fakat bu bir film senaryosu değil, on üç yıllık köklü bir geçmişe dayanan gerçek bir hayat hikâyesiydi. 2 Aralıkta Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek olan bu ilk buluşmaya herkesi bekliyor ve Mersin Gazetesi olarak bu anlamlı buluşmaya ev sahipliği yapıyor olmaktan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Mersin Gazetesi, Perşembe, 29.11.2007
 

Vehbi Bardakçı ve Rengül Sepetçi İGRT'nin Canlı Yayın Konuğu Oldu 

MERSİN-"Dünyanın En Güzel Kitabı"nın yazarı Vehbi Bardakçı ve romanın kahramanı Rengül Sepetçi, dün İGRT'nin konuğu oldu. Mersin'de kitap okuma oranıyla ilgili sokak röportajları yapan İGRT Genel Yayın Yönetmeni Ali Haydar Coşkunfırat, daha sonra stüdyodaki konuklarıyla sohbet etti.

Vehbi Bardakçı, 1979'da birincilik ödülüyle başlayan yazın serüvenini anlattı. Berlin'de çeşitli isimlerle kitaplaşan öykülerini "Yarım Kalan Türkü" adlı tek kitapta topladığını ve yıllar sonra nihayet Türk okuruyla buluştuğunu, bu öykülerden bir kısmının daha önce "Die Fremde ist meine Heimat / Gurbet Yurdumdur" adıyla Hitit Verlag tarafından Almanca-Türkçe olarak iki dilde yayınlandığını ve ilgiyle karşılandığını söyledi. Son üç yılda Türkiye'de altı kitabının yayınlandığını belirten yazar, "İnsan Sevdikçe Güzelleşir" ve "Kelebek Vadisi"nden sonra, "Özgürlük" ve "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı romanlarının da Arıtan Yayınlarından çıktığını söyledi. 

Rengül Sepetçi ise, Hakkında yazılan "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı romandan haberi olmadığını, bu haberi ilk kez Mersin Gazetesi sahibi Sayın Akkuş'dan öğrendiğini ve mutluluktan ağladığını söyledi. Dün gece kitabı büyük bir heyecanla okumaya başladığını ve sabaha karşı saat dörtte bitirdiğini belirterek, "Vehbi Amcamın kitaplarını ben zaten büyük bir zevkle okurdum, ama ‹Dünyanın En Güzel Kitabı›nı ağlayarak okudum" dedi. 

Vehbi Bardakçı ise, çocuk Rengül'e söz verdiği "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı üniversiteli Rengül'e getirmiş olmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti.

Mersin Gazetesi, Cuma, 30.11.2007
 

Önyargılar Yıkılsın 

MERSİN-Vehbi Bardakçı, adından dolayı kitabın önyargıyla karşılaşabileceğini söylüyor. Bu önyargılı yaklaşımlar romanda da anlatılmış. Yani yazar başına gelecekleri önceden yazmış. "Fakat" diyor Bardakçı, "romanı okuyanların bu önyargısı yıkılacak. Benim okurum, dünyanın en güzel kitabını okuyan bir yazarın serüvenini okuyacak. O zaman söylenen söz yerini bulacak ve büyük bir sarsıntıyla önyargılar yıkılacak. Önyargılar büyük gürültüler ve sarsıntılarla yıkılacak, çünkü okurun duygusal dünyasında bir hareket olacak. Değer vermediğimiz, önemsemediğimiz, atlayıp geçtiğimiz o küçük ayrıntıların, hayatımızda ne yaman boşluklar ve ne derin çatlaklar açtığını göreceğiz. Her küçük ayrıntının hayatımızı dokuyan ve nakışlayan önemli renkler ve ilmikler olduğunu farkedeceğiz. Bir romandan daha ne beklenir ki?"

Mersin Gazetesi, Cuma, 30.11.2007


 

TRT Çukurova Radyosunda Sıcak Buluşma

MERSİN -Çukurova TRT Radyosunda "Dünyanın En Güzel Kitabı" konuşuldu. Kitabın yazarı Vehbi Bardakçı ve kahramanı Rengül Sepetçi dün öğle saatlerinde TRT'nin canlı yayın konuğu oldu.

Mersin Gazetesinin davetlisi olarak kentimize gelen yazar, yıllar önce Bodrum tatili sırasında yaşadığı serüvenden bahsederek, "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı ortaya çıkaran olayı anlattı. 

Yazar ve kahramanıyla yapılan sohbetin yaklaşık yirmi beş dakika sürdüğünü ve bu sıcak sohbetten büyük memnunluk duyduklarını belirten TRT yetkilileri, 2 Aralık, Pazar günü saat on dörtte Mersin (Kültür Merkezi) Devlet Opera ve Bale Salonunda yapılacak olan kitabın galasına geleceklerini ve bu anlamlı buluşmayı görüntüleyeceklerini söylediler. 

Yazar ve kahramanı ise, yıllarca yazışarak sürdürdükleri bu güzel dostluğun, Mersin Gazetesi sahibi ve başyazarı Sayın Akkuş'un değerli katkılarıyla daha da anlam kazandığını ve Mersin halkıyla insan ve kitap sevgisini paylaşacakları için mutlu olduklarını belirttiler.

Mersin Gazetesi, Cumartesi, 01.12.2007


Toplantıya Eşiyle Birlikte Katılan Mersin Valisi Sayın Hüseyin Aksoy Bir Açılış Konuşması Yaptı

MERSİN-Mersin Gazetesi, "Dünyanın En Güzel Kitabı"nın yazarı Vehbi Bardakçı ve romanın kahramanı Rengül Sepetçi'yi Mersin Kültür Merkezinde buluşturdu. 

Mersin Valisi Sayın Hüseyin Aksoy, eşiyle birlikte toplantıya katılarak bir açılış konuşması yaptı. Toplantı, Mersin Gazetesi sahibi ve başyazarı Selahiddin Akkuş'un yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Yaptığı konuşmada, Akkuş, son dönemde toplum olarak en çok insan sevgisine ve dolayısıyla kitap sevgisine ihtiyaç duyulduğunu belirterek, yazar ve kahramanını bu nedenle buluşturduklarını söyledi. 

Mersin Valisi Hüseyin Aksoy da konuşmasına, bu anlamlı buluşmaya katkılarından dolayı Mersin Gazetesine teşekkür ederek başladı. Toplumun kültür ve sanata ihtiyacı olduğunu ve bu nedenle sanata ve sanatçılara her türlü desteğin verilmesi gerektiğini belirterek, Mersin Gazetesinin bu konuda çok duyarlı davrandığını, üstüne düşeni fazlasıyla yaptığını ve etkinliklerini aralıksız sürdürdüğünü söyledi. Toplantı, yazar Vehbi Bardakçı ve Rengül Sepetçi'nin karşılıklı sohbetiyle devam etti. Davetlilerin bu duygusal dostluktan etkilendikleri, anlatılanları gözyaşları ve buruk bir gülümsemeyle dinledikleri, zaman zaman yazar ve kahramanını alkışlayarak destek verdikleri gözlemlendi.

O yıllarda yedi-sekiz yaşlarında olan Rengül'ün bir kitap için ağladığını ve ona "Küçük Prens" adlı bir kitap hediye ettiğini söyleyen Bardakçı, o küçük kıza bu kitabı hediye ederken, kendisine birgün "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı göndereceğine söz verdiğini de ifade etti. Yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle yazma konusunda karamsar olduğu, hatta yazmaktan tamamen vazgeçtiği bir dönemde, liseli Rengül'den gelen bir teşekkür mektubuyla yazmaya tekrar başladığını ifade eden Bardakçı, "eğer bir ülkede kitap için ağlayan çocuklar varsa, her şeye rağmen yazmak zorunda olduğumuzu ve onlara dünyanın en güzel kitabını vermemiz gerektiğini düşündüm" dedi. Yazar daha sonra ayağa kalkarak, yıllar önce söz verdiği kitabı, "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı Rengül'e hediye etti. Rengül de buna karşılık olarak, çocukken kendisine yazar tarafından hediye edilen "Küçük Prens" adlı kitabı yazara takdim etti. Vehbi Bardakçı, kitabın ilk sayfasına yazdığı notu okurken duygusal anlar yaşadı ve konuşmasına bir süre ara verdi. 

Kısa bir sesizlikten sonra başta Mersin Valisi Sayın Hüseyin Aksoy olmak üzere salondaki tüm konuklar yazarı ve kahramanını ayakta alkışladılar. Daha sonra, KA-DER Mersin İl Temsilcisi İlksen Sorguç Dinçer, Eczacılar Birliği Genel Başkanı Abdullah Özyiğit ve çok sayıda davetli, yazar Vehbi Bardakçı ve Rengül'e hediyeler verdiler. Galaya, MESİAD Eski Başkanı Musa Timur, TEMA Vakfı Mersin İl Temsilcisi Şükrü Altınova ve çok sayıda davetli katıldı. Toplantının sonunda Vehbi Bardakçı kitaplarını imzaladı.

Mersin Gazetesi, Pazartesi, 03.12.2007


 

Mersin Kültür Merkezinde Duygusal Anlar Yaşandı 

MERSİN-2 Aralık Pazar günü Kültür Merkezinde gazetemizin gerçekleştirdiği toplantıda, Vehbi Bardakçı, 12 Eylül'de siyasi nedenlerle yurtdışına çıktığını ve yıllarca ülkesine dönemediğini, yıllar sonra nihayet döndüğünde de Toroslar'da "dünyanın en güzel kitabı"yla karşılaştığını söyledi. 

"Siz o kitabı belki yeni okuyacaksınız, fakat ben o kitabı yıllar önce kitap için ağlayan küçük bir kızın hüzünlü bakışlarında ve akan gözyaşlarında okumuştum" dedi. "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı yazamaya yıllar önce Çamlık Köyünde başladığını, yıllarca Berlin'de devam ettiğini ve kitabı Mersin'de bugün bitirdiğini ifade etti. 

Vehbi Bardakçı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu anlamlı buluşmanın haberini bir hafta boyunca manşetten veren Sayın Akkuş, bu örnekk davranışıyla, toplumun son dönemde muhtaç olduğu değerlere... Sayın Akkuş, manevi değerlere, insan ve kitap sevgisine, sanata, kültüre ve okumaya karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermiştir. Bu organizeden herhangi bir maddi çıkar sağlamadığı gibi, parasını ve değerli zamanını harcayarak grafikerlerine özel tasarımlar yaptırmış, afişler bastırmış ve bu güzel olayı Mersinli okurlarıyla paylaşmayı amaçlamıştır. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu konuşmamı, büyük bir açgözlülükle paraya tapmış ve çıkar ilişkilerine ruhlarını teslim etmiş sözde yayıncılara... Peşin para almadan kendi kitaplarımı bana göndermeyen, yazarına tüccar gibi davranan kitap ve duygu tacirlerine ithaf ediyorum. Onların doymak bilmeyen gözleri ve para hırsları, bir çocuğa yıllar önce verilmiş bir sözün Mersin Kültür Merkezi'nde yerine getirilmesini engelleyemedi. Yaşadıkları büyük dostluğu ve sevgiyi toplumla paylaşmak isteyen yazar ve kahramanının buluşmasına onların para hırsı engel olamadı." 

"Yazar ve kahramanının çiçeklerle ve özel hediyelerle karşılanmasını, ayakta alkışlanmalarını ve sevgi çemberiyle kuşatılmalarını kötülük duvarları engelleyemedi. Arkadaşlık ve dostluk duyguları, vericilik, cömertlik ve sevgi... Koşulsuz sevginin ışığı, tüm güzellikleri örten gecenin karanlığını silip atacak, buzdağları gibi yükselen kötülüğü bir anda eritip buharlaştıracak ve sonunda sanatçının ve toplumun yakasından düşüp gidecekler, çekip gidecek, kahrolup gidecekler." 

Yazar ve kahramanın karşılıklı sohbetiyle devam eden toplantıda, yazar, çocuk Rengül'e söz verdiği kitabı üniversiteli Rengül'e hediye etti. Rengül de yıllar önce kendisine hediye edilen "Küçük Prens" adlı kitabı yazara verdi. Vehbi Bardakçı, kitabın ön sayfasına yıllar önce Rengül için yazdığı yazıyı okurken duygulandı ve zor anlar yaşadı. Kısa bir sessizlikten sonra ayakta alkışlanan yazar ve kahramanına, "insana insan gibi bakan görüşünüze sonsuz teşekkürler" yazılı özel hediyeler ve çiçekler verildi.

Mersin Gazetesi, Salı, 04 12.2007

 
Kaynak Yaratmak 

"Kaynak" deyince akla hemen ekonomi gelir. Oysa başka alanlarda da kaynak yaratma gerksinimi vardır. Ticarete benzemez bu. Beklenmedik şekilde bulursunuz kaynağı. Hayal gücünüzün boyutlarına bağlıdır. 

Şu anda elinizde tuttuğunuz Mersin Gazetesinin 2 Aralık'ta Kültür Merkezinde hazırladığı etkinliğe katılma ve izleme fırsatım oldu. 

Vehbi Bardakçı, Yozgat doğumlu bir yazar. Erken yaşlarda edebiyat alemine giriyor. 1979'da kaleme aldığı "Acılar Paylaşılmaz" adlı yapıtıyla başlıyor işe. Bu eseriyle Kültür Bakanlığının açtığı bir yarışmaya katılıyor ve birincilik ödülünü o zamanın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve Başbakanı Bülent Ecevit'in ellerinden alıyor. 1980'de yurtdışına açılıyor. Grafik tasarım ve uygulamaları üzerine yarım kalan eğitimini Berlin'de tamamlıyor. Ülkesine gelip gidiyor. Eserler vermeye devam ediyor. "Yarım Kalan Türkü" adlı kitabında yer alan öykülerin bir kısmı "Gurbet Yurdumdur" adıyla Almanca'ya çevriliyor. 

Sayın Bardakçı toplantıda eserinin birinden pasajlar okudu. Yurdunu seven, Atatürk ilkelerine ve Cumhuriyete sıkı sıkıya bağlı bir kişiliğe sahip olduğunu anladık. Uzun süren bir ayrılıktan sonra ülkesine döndüğünde pis kokular sezmiş. Güzel benzetme yapıyor. "Pis kokuların içinde yaşayanlar, o kokulara alışmış olduklarından pisliği ayırt edemezler. Bunu ancak temiz kokulu yerden gelenler farkedebilir" diyor Bardakçı. Doğrudur... Kötü olmadan iyiyi, iyi olmadan kötüyü nasıl ayırt edersiniz? 

Mevlana'dan bir anekdot geldi aklıma. Mevlana bir gün Konya'da hayat kadınlarının yaşadığı hanın önünden geçerken, tüm hanımlar kaldırıma dizilip Mevlana'nın önünde eğilirler. Bir başkası olsa, "hadi oradan ahlâksızlar, sefihler" diyebilir. Ama Mevlana öyle yapmaz. O kadınlardan daha çok eğilir yerlere. "Siz olmasanız namuslunun namusu anlaşılmazdı" der. Öyle ya... Namussuz olmasa, namusluyu ondan nasıl ayırt edersiniz? Her şey birbirine karışıp gider. 

Yazarın asıl duygusallığı Türkiye'ye gelip gitmekteyken başlıyor. Bodrum yöresinde bir tura katılıyorlar. Turizm şirketi, program gereği grubu Toroslar'ın eteklerinde bir dağ köyüne götürüyor. Orada köy halkı halı dokumakta ve turistik eşyalar satmaktadır. Bir eve misafir oluyorlar. Sayın Bardakçı'nın gözüne ağlayan bir kız çocuğu ilişiyor. Adı Rengül, onunla ilgilenmeye başlıyor. Çocuğun gözyaşlarının nedeni ilginç. Ablasının elindeki kitabı alıp okumak istiyor. O da yırtılır diye vermiyor. Bardakçı, küçük kıza kitap göndereceğini vaat ediyor ve Rengül'ün gözyaşlarını dindiriyor. Ertesi gün çocuğa kitabı göndererek onu sevindiriyor. 

Her ikisi de bu duygusal anı unutmamışlar. Rengül kızımız büyüyüp liseye başladığında Bardakçı'ya teşekkür mektubu yazıyor. Bardakçı, yıllar sonra gelen bu mektuptan çok etkileniyor. Zamansızlık nedeniyle Rengül'e mektuplar yazamıyor Bardakçı, ama onun her mektubuna telefonla cevap veriyor. Gün geliyor, bu ilişkiden "Dünyanın En Güzel Kitabı" çıkıyor. Kitabını da bu kızımıza ithaf ediyor. Ve böylece kaynağını yaratıyor. 

O günkü toplantıda, çok uzun bir aradan sonra Rengül ve Bardakçı'nın buluşup turneye çıktıklarını, il il gezerek bu duygusal olayı halkımızla paylaştıklarını düşünmüştüm. Böyle düşündüğüm için Bardakçı'nın konumu belliydi, fakat Rengül kızın şu an ne yaptığını, neyle uğraştığını merak etmiştim. Sonunda sorup öğrendim. Meğer durum çok farklıymış. Rengül kızımız şu anda Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi cerrahi bölümünde eğitim görmekteymiş. Bu tanıtım toplantısının Mersin'de gerçekleşmesinin nedeni buymuş meğer. Mersin Gazetesi sahibi ve başyazarı Sayın Akkuş da bu duygusal buluşmanın ilk kez gerçekleşmesini sağlamış. Mersin Gazetesinde, bu tanıtım toplantısı başlamadan günler önce, "İnsan ve Kitap Sevgisini Mersin'de Buluşturuyoruz!" başlığıyla verilen duyurunun asıl hikâyesi buymuş. Kutlamak gerek.

 Necdet Özaltan

Mersin Gazetesi, 3 Aralık 2007

Dünyanın En Güzel Kitabı

Gazetemiz "Mersin"de "Yıllar Önce Verilmiş Bir Söz" başlığıyla yapılan duyuru çok ilginçti. "Gazeteyi görüp de bu duyuruyu okumayan olmamıştır" diye düşünüyorum. Duyuru okununca gazetemizin yapacağı işin çok önemli bir kültür olayı olduğu anlaşılıyordu. 

Almanya'da yaşayan yazarın, ağlayan bir çocukla Bodrum'un bir köyünde karşılaşması ve bu çocuğa verdiği sözü yerine getirmesi üzerine kurulu olduğunu sandığım "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı romanın tanıtım duyurusuydu bu okuduğum. Ama öyle bir tanıtım yapıldı ki, Kültür Merkezi salonunda gözyaşlarına hakim olan yoktu diyebilirim. Kitabı henüz okumadım ama sizlere o günü anlatmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü belki bir dahaki sefere böyle etkinliklere siz de katılırsınız bu yazıyı okuyunca. 

Tanıtım başlamadan önce perdede gazetemizin yaptığı etkinlikleri yansıtan slayt gösterisi vardı. Nedim Delibaş'ın profesyonel sunumuyla başlayan tanıtımda önce gazetemiz sahibi Selahiddin Akkuş günün önemini anlatan kısa bir konuşma yaptı. Sonra tanıtıma eşiyle birlikte katılan Vali Hüseyin Aksoy, kitap okumanın ve kültüre hizmetin önemini anlattı. Yazar Vehbi Bardakçı, Vali Beye tüm kitaplarından oluşan bir set hediye etti.

Sonra sahnede bir masanın arkasında oturan yazar ve yıllar öncesinin kitap için ağlayan çocuğu, bugünün ise üniversite öğrencisi Rengül Sepetçi konuşmaya başladılar.

Bodrum'da nasıl karşılaştıklarını, çocuk Rengül'ün neden ağladığını, yazarın Rengül'e ne söz verdiğini ve birkaç gün sonra o sözü yerine nasıl getirdiğini, yıllar sonra nasıl mektuplaşmaya başladıklarını... Bütün bunları, yazar Vehbi Bardakçı ve Rengül Sepetçi, sanki kurgulanmış duygusal bir şiiri okur gibi birbirlerini tamamlayacak şekilde karşılıklı konuşarak anlattılar. Gazetemiz "Film Gibi Bir Hayat" başlığını da kullanmıştı bu dostluğun hikâyesini verirken, fakat o gün toplantıda yaşanan ve paylaşılan bu güzelliğin "şiir gibi bir hayat" olduğu da ortaya çıktı. 

Toplantının sonunda yazar Vehbi Bardakçı, Moralite ve Arıtan'dan çıkmış olan "Yarım Kalan Türkü, Evrenin Gizli Boyutları, İnsan Sevdikçe Güzelleşir, Kelebek Vadisi, Özgürlük" ve bu tanıtım toplantısına neden olan "Dünyanın En Güzel Kitabı" adlı eserlerini imzaladı. 

Son yıllarda tanık olduğum en güzel, en görkemli, en duygusal tanıtımdı. 

"Hadi kültürel etkinlikler yapalım" demekle kültürel etkinlik olmuyor. Biz bu güzel etkinliği, kökleri on üç yıl öteye giden sağlam bir dostluğa ve sevgiye borçluyuz. Kitap için ağlayan bir çocuk görecek ve ona bir kitap hediye edeceksiniz. Hediye ederken de bir gün ona dünyanın en güzel kitabını göndereceğinize söz vereceksiniz. Sonra çocuk büyüyüp liseye geldiğinde size bir teşekkür mektubu gönderecek. Siz de bu mektuptan çok etkilenerek oturup "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı yazacaksınız. Duygulanarak izlediğimiz bu kültür şöleni, işte böyle bir geçmişe, birikime, sevgiye ve emeğe dayanıyordu. Üç günde kotarılmış bir olay değildi. Biz oroda aslında kültürel bir etkinliği değil, yıllarca süren bir dostluğun etkileyen ve gözyaşartan panoramasını izliyorduk. 

Sizler bu tanıtım toplantısını kaçırdınızsa çok üzücü. Üzüldüğüm başka bir şey daha var. Bu olağanüstü kültür etkinliğini, kültüre ve sanata olağanüstü düşkün (!) olan belediye başkanlarımız da kaçırdılar. Onların siyaseten bu kültür şölenine acaba katılmamaları mı gerekiyordu? 

Abidin Güneyli

Mersin Gazetesi, 5 Aralık 2007
 

Pazılın Son Parçaları 

Manzarayı tüm ihtişamıyla ortaya çıkaran pazılın parçalarını birleştirmeye çalıştık. Toplantı yapılıp bittikten sonra da yankılar sürmeye devam etti. Necdet Özaltan ve Abidin Güneyli, Mersin gazetesindeki köşelerinde, "Kaynak Yaratmak" ve "Dünyanın En Güzel Kitabı" başlıklı yukardaki yazılarını kaleme aldılar. Bu yazılar, o muhteşem manzarayı tamamlayan pazılın son parçalarıydı. 

KİTAP YAZDIRAN MEKTUPLAR

"Dünyanın En Güzel Kitabı"nı okuyanlar hatırlayacaktır, romandaki yazar, karşılıklı mektuplardan oluşturduğu kitabı Rengül'e hediye etmek için Çamlık köyüne gider. Fakat medyanın ticari kaygılarla bu olaya yaklaşması, romandaki yazarı rahatsız etmekte ve onlardan kaçmaya çalışmaktadır. Gerçek hayatta ise, Yazar, "Dünyanın En Güzel Kitabı"nı hediye etmek için Rengül'ün köyüne değil, Mersin'e gider. Çünkü Rengül orada üniversite öğrencisidir. Fakat burada dikkat çekici olan, yazar sanki olacakları olmadan yazmıştır. Rengül için yazdığı kitabı ona hediye etmek için Mersin'e gitmiş ve orada basının yoğun ilgisiyle karşılaşmıştır. Tek farkla ki, basın bu kez ticari bir yaklaşım içinde değil, tersine iyi niyetli ve samimidir. Günlerce bu muhteşem manzarayı ortaya çıkaracak olan parçaları oluşturmak için büyük bir sabır ve kararlılıkla çalışmış, yaşanan bu güzellikleri toplumla paylaşarak "basın" olmanın gereğini yerine getirmiştir. Kendini "büyük" olarak tanımlayan tekelci burjuva basını, "basit" ve "küçük" işlerle uğraşır ve çeşitli entrikalar peşinde koşarken, kendini "küçük" olarak tanımlayan yerel basın yılın en görkemli kültür olayına imza atmıştır. Sanatın, kültürün ve Türk edebiyatının serpilip açılmasına, gelişip boylanmasına katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürler.

  

 


                                                     

  
 Derleyen: Nida Öz
 H@vuz Yayınları'ndan Yayımlanmış Kitaplar