Süryani
düşünürleri okudukça, Kürtlerin de bir felsefesi, özgün felsefe metinleri
olabilir mi diye düşünüyorum bir süredir... Çünkü, Ortadoğu’ya, Antik Yunan,
Hıristiyanlık ve Bizans’ın da etkisiyle kültürel aydınlanma dönemi yaşatan;
doğuda, İran, Hindistan, Çin’in ve özellikle Avrupa’nın düşünsel gelişimine
katkısı olan Süryani filozoflar içinde Kürt kökenliler de bulunuyordu. Başka
bir biçimde de yaklaşılabilir bu konuya: Etnik bir halkın edebiyatı, şiiri
oluyor da niçin batılı anlamda derli toplu bir felsefesi olamıyor? Kürt
felsefesi için de, genç yaşta yitirmememiz koşuluyla, bir “Mehmet Uzun” gerekli
olabilir... Kürtlerin destanları, aşk
hikayeleri, masalları, mitleri, mitosları var... Ve ilkel düzeyde de olsa, üzerinde
uzlaşılmış birer abc’si olmayan farklı farklı lehçeleri... Ama felsefeleri yok.
Ortadoğu ve Orta Asya kökenli İslam dinini benimsemiş tüm halklar gibi...
Felsefe denildiğinde İslam felsefesini kastetmiyorum. Aristo mantığı
çalışmalarını hele hiç. Sonunda Tanrıyı ve Kutsal Kitabı haklı çıkaran düşünce
üretimi felsefe yapmak mıdır? Felsefe için açığa çıkartılmış, tozu alınıp
parlatılmış, gramer kuralları belirlenmiş, gelişmiş bir dil gerekiyor önce.
Türkçe’nin yeterliliği bile tartışmalıyken... Bir “Kürt Dil Derneği” kurulamaz
mı diye akla geliyor kimi... Türkçenin Osmanlıca’dan “kurtarılması”na benzer
jacoben bir çalışma dizgesi en azından Kürtçe için de yapılabilir.
Süryani uygarlığının yanıbaşında,
hatta onunla iç içe yaşamış bir halk için araştırılmalı felsefenin olabilirliği
konusu: Ne dersiniz; “ Kürt felsefesi olabilir mi?” Antik Yunan’da, Atina kent
devletinde ortaya çıkan batılı anlamda felsefe, Süryaniler dışındaki Ortadoğu
halklarında görülemiyor. Daha doğrusu Süryani çeviri ve özgün felsefe kitapları,
hem Hıristiyanlığı hem de İslamiyeti din çerçevesinde etkilemiş ama, bu
bağlamda bağımsız felsefe düşüncesi ortaya çıkamamıştır. Oysa, yaşama ve
düşünme biçimini şöyle derli toplu anlatan, açıklayan, yorumlayan en azından
eklektik bir ‘yaşam felsefesi’ bile olabilir; hikmetler içine gizlenmiş, tüm
düşünce kırıntıları ve atasözlerinde... Bir de Kürtlerin şimdilerdeki
pragmatizmi ve hızlı uyum gücü nereden geliyor? Bu bir Türk etkisi de olabilir
belki. Kürtlerde felsefe yokluğunun nedeni, en önce din, sonra hikmet (sagesse)
ve geleneklerin felsefenin yerini doldurması, tarikat-şeyh geleneğinin felsefi
düşünme gereksinimini ‘günah korkusu’, ‘ahlaksızlık’ ve ‘zındıklık’ yorumlarıyla
kapı dışarı etmesidir. Kürtler
de tarihten beri felsefi sorular sormuyorlar, sadece gündelik
yaşıyorlar, tıpkı
Türkler gibi. Belirgin bir toplumsal-davranışsal farklılık yok
aslında
aramızda... Felsefesiz toplumlarız o kadar!.. Hayat, evren, toplum,
insan nedir
soruları tarihte Türkleri de Kürtleri de derin derin
düşündürememiştir ne yazık
ki... İslam dininin metafizik her soruya hazır yanıtları var da ondan
mı?
Felsefe, “dinden çıkmak” olarak
düşünülüyor sünni bağnazlık tarafından. Din
varken felsefeye ne gerek var! Oysa, engin Süryani felsefe
geleneği
düşünüldüğünde derin bir din-dışı
düşünsel yoksunluk olduğu görülüyor
Güneydoğu
Anadolu ve Mezepotamya’da...
Bu anlamda, örneğin, Kürtlerde
felsefenin neden ortaya çıkamadığının incelenmesi, ‘felsefe adına’ pek çok
karanlık konunun tartışılarak açıklığa kavuşturulmasını da sağlayabilecektir
kanımca. Bir halkın batılı anlamda özgün bir felsefesinin olması kültürel
gelişmişliğinin de göstergesi değil midir? Etnik kültürü kapsayan özgün bir
felsefe mutlaka olmalıdır. Ama toplumsal gelişmenin hangi aşamasında batılı
anlamda felsefe üretilmeye başlanıyor? Şimdilerde küreselleşme söz konusuyken
bu tür bir felsefe nasıl oluşturulacaktır? Gerçekte temel var. Ne çok Süryani
akademileri kurulmuştu İsa’dan önce ve sonra Antakya’dan Mezepotamya’ya...
Sözgelimi, daha üst bir örgütlü toplum yapılanmasına sahip olan Türklerin de
Orta Asya ve Doğu kökenli simgeleri, masalları, mitleri, kahramanları,
destanları olmasına karşın özgün bir felsefesi yoktur. Çağımızda, küresel
dünyada özgün bir felsefe arayışı gerekli midir o da ayrı bir konu? Liberal
kapitalist sistemi kabul ettiğimize göre Aydınlanmadan bu yana batılı felsefe
kuramlarını ‘Türk kimliğiyle’ yorumlarsak ülkemizde felsefe olacak mıdır bir de
bu var?.. Bu arada küresel kapitalizm de kendi felsefesini dayatıyor. Dünya
çapında türdeş düşünmek için kapitalizmin liberal felsefe kuramlarını kabul
edersek sorun çözümlenmiş sayılabilir kimilerine göre. ABD’deki bütün
alış-veriş merkezlerinin tıpatıp benzerlerini büyük kentlere oturttuğumuza göre
oradan felsefeyi de aynen alsak ne olur sanki? Kısa yollar bulunabilir elbette
bir felsefe sahibi olmak için! Ama işte felsefe transfer etmekle öyle kolay
kolay bir yere varılamıyor kanımca. Marksçı düşünsel bir alet çantasına sahip
olmak da... Türkler batılı futbolu ve trafiği anlayamıyor bir türlü örneğin.
Felsefenin yazgısı da aynı kanımca bu toplumda.
Zerdüşt
dininde, en eski bir inanış olması bakımından, bir kozmoloji ve dizgesel
açıklamalar var. Bu bakımdan, Yunan mitolojisi ile koşutluklar kurulabilir.
Şunu söylemek istiyorum aslında: Felsefi düşünceyi önceleyen, mitolojik
birikim, semboller, masallar, şiir ve epik anlatıları varken, Antik Yunan’daki
felsefi gelişme, niçin yan yana, iç içe yaşayan iki toplumdan Süryanilerin
ilgisini çekmiş de eski bir etnik topluluk olan Kürtler'de felsefi düşünceyi
hazırlamamıştır? Kökende, Mezopotamya’da Babil eksenli batıni / esoterik
yorumların ve tapınaklardaki hermetik uygulamaların da Kürtlerde felsefeyi
hazırlamadığını görüyoruz.
Gerçekte Kürt konuşma dilinin
yapısı Hint-Avrupa kökenli olması bakımından felsefi düşüncenin anlatımına çok
yatkın olabilir. Fantastik biçimde bir “Kürt felsefe sözlüğü” aklıma geliyor
burada. Bu dilin sözcük dağarcığının ve kavram yoksunluğunun en başta felsefi
düşünce geliştirmesini engellediği açıktır. Tarihte Kürtçe yazılmış özgün bir
felsefi metin var mıdır? Türk toplumlarında olduğu gibi, ‘tasavvufi düşünce
dizgesi’, compact kozmolojik, varlıkbilimsel (ontolojik) açıklamalar
getirdiği için, bu düşüncenin uygulayımsal yapısı(seyr-sülûk) ile
birlikte müslüman doğu insanını felsefeden uzak tutmuştur. Tasavvufun Kürt
toplumunda da özgün düşünce ve felsefe üretimini durdurucu etki yaptığı
düşüncesindeyim. Varlık, bilgi, ahlak, insanın neliğine değin tüm sorulara din
bağlamında yanıtlar verebilen tasavvuf, filozofları reddeden ortodoks-sünni
Gazali yorumları doğrultusunda- dinin dogmaları varken- kuşku eden, soru soran
ve böylelikle günaha girdiği düşünülen insanı halk arasında ‘deli üreticisi’
olarak nitelendirilen batılı felsefeden uzak tutmuştur. Yüreklere korku
salmıştır felsefe için bağnazlık adına. Gerçekte din ve etnik feodal yapı
Kürtleri günümüze kadar getirirken; aynı yapı, onların düşünmesini ve evrene
dair sorular sormasını engellemiştir. Bir tür toplumsal kısır döngüdür bu.
Şeyhlerin peşinde gitmek de... Etnik olan düşünmedikçe ve özgün bir toplumsal
felsefe üretemedikçe üst toplumsal aşamalara geçememektedir. Kapitalizm öncesi
ekonomi biçimlerinden Asya tipi(ATÜB)üretim biçiminde daha çok kullanım
değerinin üretimi baskın olduğundan asıl bu üretim ilişkileri felsefenin ortaya
çıkmasını engellemektedir. Ben kimim, nereden geliyorum, varlık nedir, bilgi
nedir, insan nedir, ahlak nedir? Tüm bu sorulara batılı anlamda yanıtlar
aramalı; kısaca felsefe yapmalıdır. Kim yapmalıdır felsefeyi bir Kürt filozofu
mu? Hayır, toplum! Ortadoğu halklarının genellikle zengin dini dogmaları var
ama bir toplumsal özgün felsefesi yoktur. Yahudi toplumunda da din ortodoksça
toplumsal yaşamda etkili olduğundan, bir Yahudi düşünce biçimi olmasına karşın,
bir Yahudi felsefesinden söz edilemez. Yahudi kökenli birçok çağdaş düşünce
adamının(Levinas, Arendt vb.) salt batının gelişmiş toplumlarında özgün
kuramlar geliştirebilmeleri bu bakımdan dikkat çekicidir. Bu kuramların hiçbiri
Yahudi toplumuna özgü düşünce kuramları, çözümlemeleri değildir. Özünde
batılıdır...
Kürt topluluğunda bir Abdülkadir Geylanî’nin
mutasavvıf olarak ve Nakşibendi doktrini bağlamında İslamiyeti yorumlaması,
daha yakın zamanlarda Said-i Nursi’nin ithal edilmiş Kemalist pozitivizme karşı
eklektik bilim ve islam yorumları özünde batılı anlamda laik felsefi düşünceyi
ortadan kaldırıcı dinsel yorum etkinlikleridir. Kürtler edebi yapıtlarından,
bir Mem-u Zin’den örneğin, aşk, ölüm ve insanın varoluşuna değin özgün
düşünceler ayıklayabilirler ama evrensel bir toplumsal felsefe çıkartabilirler
mi bu oldukça tartışmalı... Marksçı felsefe de kapitalist toplumun ve insanın
analizi için iyi bir yöntem olmanın ötesinde bir toplumun etnik özgün felsefe
üretme gereksinimini gideremez. Türkiye’de yaşayan toplum da bu yüzden
modernlik yanılsaması içinde ama insan kalitesi açısından gerçek anlamda
gelişmiş bir toplum değildir. Kürt siyasal düşüncesi de örneğin, ulusçu temele
dayandığı ölçüde gericidir ve küresel dünyada çağdaş özgün bir felsefe
üretmekten gittikçe uzaklaşmaktadır. Çağdaş bir Kürt felsefesi, Kürtleri
küresel dünyanın aktörlerince kullanılmaktan, savrulmaktan kurtarabilir.
Kanımca bir toplumun gelişmişliğinin, sağlıklı dinamiğinin en önemli
göstergelerinden birisi batılı anlamda özgün bir felsefeye, dünyayı yorumlama
tarzına sahip olup olmamasıdır. Kürtlerin aslında bir felsefeye gereksinimi
var. Türklerin olduğu kadar...
|