Çok kısa ifade etmek
gerekirse "insan eşit dildir".
Hani bir söz vardır,
"Bir dil bir insan, iki dil iki insan" derler. İşte aynen o
deyişte olduğu gibi, her bir dil bir inasndır.
Her bir dil, sadece bir
kültürel birikimin toplamı ve bir kültürde yaşayan insanlararası iletişimin
aracı olduğu için değil, aynı zamanda gerçekten de "kişinin toplum
içinde var olmasının, yani kısaca "bireyin toplumsal varlığının bir
aracı" olduğu için de "insan eşit dildir" ya da dil
eşit insandır" diyorum.
Dil, bireyin toplumsal
varlığının aracıdır; çünkü birey ile toplum arasında karşılıklı bir
etkileşimin, bireyi birey yapan ve toplumu toplum yapan değerlerin, inançların,
kısacası bireysel ve toplumsal tutum ve davranışların karşılıklı etkileşimine
olanak tanır.
Bireyin "toplumsallaşması"
dil sayesinde olur.
İnsan, içinde yaşadığı
toplumun değerlerini, düşüncelerini, kurallarını ancak dil yoluyla öğrenir.
Biz buna "toplumsallaşma"
diyoruz.
Bireyin kimliği, kişiliği
oluştuktan sonra dönüp "toplumu etkilemesi" de yine dil
sayesinde olanaklı olur.
Yani artık bir birey,
toplumun içinde büyümüş, öteki bireylerden farklı ve özgün olan kimliği
gelişmiş, sıra artık birey olarak içinde yaşadığı toplumu etkilemesine
gelmiştir.
Politika, sanat edebiyat,
öğretmenlik, memurluk veya esnaflık, zenaatkarlık gibi bireyin toplum içinde
sahip olacağı herhangi bir meslek, artık, sadece bir geçim aracı değil, onun
toplumu etkileme yoludur da. İşte gerek toplumun
bireyi oluşturması, gerekse bireyin, oluştuktan sonra dönüp toplumu etkilemesi
ancak dil yoluyla olur.
Bu yüzden de ben "insan,
eşit dildir" diyorum.
Türk kökenli Almanlar, doğuştan, "iki insan"
olabilme avantajına sahiptirler.
Hem Türkçe hem de Almanca
konuştukları takdirde "iki dil" öğrenecekler, ve böylece
"iki insan" olacaklardır.
Bugünkü sorun, ne
Türkçe, ne de Almanca konuşabilen, yani tek bir insan bile olamayan bir kuşağın
ortaya çıkmakta oluşudur.
Bu sorun derhal
çözülmeli, "tek bir adam bile olamayan" Türk Alman çocuklar ve
gençler "iki insan" olacak biçimde yetiştirilmelidir.