Yazar Vehbi Bardakçı, 1956’da
Yozgat’ın Curali Köyünde doğdu. «Acılar Paylaşılmaz» adlı ilk öyküsüyle,
1979’da, Kültür Bakanlığının açtığı bir yarışmaya katılarak birinci oldu.
Kayseri Lisesini bitirdikten sonra, 1980’de yurtdışına çıktı. Grafik tasarım ve
uygulamaları üzerine, üç yıllık meslek eğitimini Berlin’de tamamladı.
Berlin’de, Almanca-Türkçe yayınlanan tüm öykülerini, «Yarım Kalan Türkü» adlı tek kitapta topladı. «Kapı Kapı, Evrenin Gizli Boyutları, İnsan Sevdikçe
Güzelleşir, Kelebek Vadisi,
Özgürlük» ve «Dünyanın En Güzel
Kitabı» yazarın diğer eserleridir.
Toplumsal çalkantıların en yoğun
olduğu, sosyal patlamaların ve siyasi kaosun yaşandığı, faili meçhul
cinayetlerin giderek arttığı ve can güvenliğinin sağlanamadığı yetmişli yıllarda,
dönemin başbakanı Sayın Bülent Ecevit, gençler arasında barışı ve huzuru
sağlamak amacıyla, edebiyatın çeşitli dallarında bir yarışma düzenler. Vehbi
Bardakçı, lise son sınıf öğrencisiyken (1979), «Acılar Paylaşılmaz» adlı ilk öyküsüyle bu yarışmanın birincisi
olur, ama ödülünü almaya siyasi kavgalarda kırılmış bir burunla gider.
Yarışmanın amacı, gençliği sanata
ve edebiyata özendirmektir. Vehbi Bardakçı da öyküsünde zaten kargaşayı
anlatmıştır. Ama henüz yirmi üç yaşındaki genç yazar, kolları askıda, burnunda
kocaman bir sargıyla, sanki garp cephesinden yaralı dönmüş bir gazi gibi
kan-revan içinde çıkar Sayın Ecevit’in karşısına.
«Yarım
Kalan Türkü»de, bu ilginç ödül anısı anlatıldıktan sonra, «Acılar Paylaşılmaz» adlı kitabın (ve
yazarın) ödül alan ilk öyküsü veriliyor. Yazar sanki başına gelecekleri
yazmıştır. Yazma tutkusu o yıllarda başlar. Yetmişli yıllarda kırık bir burunla
başlayan bu serüven, ikibinli yıllara kırık bir kâlple gelir. Bu zor ve çetin
yolda, sabırla, azimle, kararlılıkla, tutarlılıkla, tüm olumsuz koşullara ve
engellemelere rağmen, kilitli kale kapılarını zorlayarak tek başına yürür.
Yazar, 1980’de siyasi
kovuşturmaya uğrar ve bir yolunu bulup yurtdışına çıkar. İlk on beş yıl çok
istediği halde dönemez, daha sonra da dönmeyi kendisi istemez. Gurbet işte
böylece onun yurdu olur. Orda geçirdiği bunalımlı ve zor yılları, «Gurbet Yurdumdur» adlı öyküsünde
başarılı bir şekilde dile getirir. «Yarım
Kalan Türkü»de, birbirinden güzel sekiz öykü vardır. Bu öyküler daha
önce Almanya’da değişik isimlerle kitaplaşmış ve büyük ilgi görmüştür. Bu
öykülerden bazıları, Hitit Verlag tarafından «Die Fremde ist Meine Heimat / Gurbet Yurdumdur»
adıyla Almanca’ya da
çevrilmiş ve edebiyat çevrelerinde ilgiyle
karşılanmıştır. Daha sonra altı
bölümlük bir «İlyas Hacı Bey Dizisi»ne
dönüşecek olan «Kapı Kapı»nın ilk
bölümü
de yayınlanan bu öyküler arasındadır. Ünlü yazar
Fakir Baykurt, Duisburg’da
kendi çabalarıyla çıkardığı Merhaba Dergisinde, kitabın
ilginç tiplemesi İlyas
Hacı Beyi, «dünya çapında bir edebiyat
kahramanı» olarak tanımlar.
Fakat daha sonra yazar, «Kapı
Kapı» hariç, yurtdışında yazıp yayınladığı tüm öykülerini gözden geçirip,
«Yarım Kalan Türkü» adlı tek kitapta toplar. Yıllar sonra bu kitap Türkiye’de
Moralite Yayınlarından çıkacaktır. Altı bölümlük diziden oluşan «Kapı Kapı»yı
ise başka bir kitapta toplayarak, 1984’de Ortadoğu Yayınevine satar. Kitap
büyük beğeniyle karşılanmıştır. Bir süre sonra Hitit Verlag kitabın ikinci
baskısını yapar. Bu kitapta, 12 Eylül darbesiyle sonuçlanan yetmişli yılların
siyasi kaosu başarılı bir teknikle verilmektedir. Toz duman içinde ordan oraya
savrulan temiz bir Anadolu gencinin dramı anlatılmıştır. Ünlü yazar Fakir
Baykurt, kitabın çıkışıyla ilgili olarak, Duisburg’da bir «edebiyat akşamı»
düzenler ve o sıralar yirmi sekiz yaşında olan genç yazar Vehbi Bardakçı’yı
konuşmacı olarak toplantıya davet eder.
Gurbet, onun için sadece
bunalımların ve çatışmaların yaşandığı, derinleşen yalnızlıkların ve hüzünlü
ayrılıkların filizlendiği yer değil, aynı zamanda çıkacak olan güzel eserlerin
de ortamını sağlayan bereketli topraklara dönüşür. Yazar orda derin bir arayışa
girer ve bu içsel yolculukta kendini yeniden keşfeder. Sürükleyici bir dille
insanı alıp evrenin bilinen ve bilinmeyen boyutlarına götüren «Evrenin Gizli Boyutları» adlı felsefi
eser böyle çıkar ortaya. Bu kitapta, ağır felsefi konular, Vehbi Bardakçı’nın
dilinde adeta bir şiire dönüşür. «Evrenin
Gizli Boyutları», gürül gürül akıp giden kocaman bir şiirdir sanki.
Daha sonra, «İnsan Sevdikçe Güzelleşir»le iddialı
bir çıkış yapar. Bu kitabında, kirlenen ilişkileri ve yok olup giden değerleri
dile getirir. Toplumla adeta hesaplaşmakta, ama daha çok bireyin negatif
duygularını sorgulamaktadır. Ardından «Kelebek
Vadisi» gelir. Bu kitap, yaptığı tablonun içinde kaybolan bir ressamın
romanıdır. Dünya ve Türk edebiyatında benzeri olmayan bir konu, benzeri olmayan
çoşkulu bir dille anlatılmıştır. Düşünce, duygu ve önemsiz gibi görünen
hayalleriyle insanın kendi içinde nasıl bir evren yarattığı başarılı bir
teknikle verilir.
«Özgürlük» ve «Dünyanın En Güzel
Kitabı» adlı son iki romanıyla Vehbi Bardakçı Türk edebiyatındaki tartışmasız
yerini almıştır. «Özgürlük» romanında, uyuşturucu bağımlısı ve yabancı düşmanı
Alman gençlerinin bir haftalık Kapadokya gezileri ilginç bir kurgulama ve akıcı
bir dille anlatılır. «Dünyanın En Güzel Kitabı»nın ise ilginç bir öyküsü
vardır. Bu kitap, yıllar önce verilmiş bir sözün romanıdır.
Yıllar önce eşiyle birlikte Bodrum’da tatil yapan yazar
Vehbi Bardakçı, yabancı turistlerle katıldıkları bir köy turunda, kitap için
ağlayan küçük bir kız çocuğu görür. Ona ağlamamasını ve kendisine dünyanın en
güzel kitabını göndereceğini söyler. Bodrum’a döndüklerinde, Rengül için bir
kitabevinden «Küçük Prens» adlı kitabı alarak, kitabın ilk sayfasına, birgün
kendisine dünyanın en güzel kitabını göndereceğini yazar, bu notun altına adını
ve adresini de ekledikten sonra eşiyle birlikte Berlin’e döner. Yıllar sonra
Rengül büyüyüp liseye başladığında yazara bir teşekkür mektubu gönderir.
Rengül’ün bu davranışından çok etkilenen yazar, yazışarak dostluğu ilerletir ve
sonunda bu dostluğun kitabını yazar. Yazılan bu kitap, yıllar önce Rengül’e söz
verilen «Dünyanın En Güzel Kitabı»dır.
Bu arada Rengül Mersin Üniversitesinde cerrahi
teknikerliği okumaya başlamış, fakat yazarla hiçbir şekilde görüşme imkânı
olmamıştır. Yazarın belleğinde, puslu bir camın ardında ağlayan küçük bir
Rengül vardır, fakat bir de mektuplarda büyüyen başka bir Rengül vardır.
Mersin Gazetesi, «İnsan ve Kitap Sevgisini Mersin’de
Buluşturuyoruz!» başlığıyla olayı günlerce manşetten duyurmuştur. Mersin
(Kültür Merkezi) Opera ve Bale Salonunda kitabın çıkışıyla ilgili bir toplantı
düzenlenmiş, gazeteci-yazar Selahiddin Akkuş ve Mersin Valisi Hüseyin Aksoy’un
açılış konuşmasıyla başlayan kitabın galasına çok sayıda davetli katılmış ve
Mersin’de büyük yankı uyandırmıştır.
Hayata bakışı, duruşu, kendine
özgü dili, yazım tekniği ve tarzıyla, Vehbi Bardakçı artık ülkemizin usta bir
kalemidir. Son yıllarda yayınladığı olgunluk dönemi eserleri bunun en güzel
örnekleridir.
İletişim
http://www.vehbi-bardakci.de
Yapıtları
Dünyanın En Güzel Kitabı
Arıtan Yayınevi; Roman;
İstanbul, 2008, 216 sayfa,
ISBN: 9756060407
İsan Sevdikçe Güzelleşir
Arıtan Yayınevi; Roman;
İstanbul, 2008, 232 sayfa,
ISBN 9756060384
Evrenin Gizli Boyutları
Moralite Yayınları; Parapsikoloji ve
Okkültizm (Gizlicilik);
İstanbul, 2006, 240 sayfa,
ISBN 9756397608
Yarım Kalan Türkü
Moralite Yayınları; Hikaye;
İstanbul, 2006, 240 sayfa,
ISBN 9756397616
Kelebek Vadisi
Arıtan Yayınevi; Kişisel Gelişim;
İstanbul, 2007, 208 sayfa,
ISBN 9756060223
Özgürlük
Arıtan Yayınevi; Roman;
İstanbul, 2008, 224 sayfa,
ISBN 9756060391