ana sayfa / editörden / içindekiler / iletişim / arşiv / havuz hakkında

 
*Giderim/ **Kekomeçe

 

giderim

nefti ağaçların ordan geçiyordum
bilirdim bunu önceki hayatımdan
 
geçtim geçmesine elinden ilinden
ve o ellerinle davrandım kendime
filin olup daldım korunaksız içime
kalbime: züccaciye dükkanıma yani
daldım.. ve bu bir soygundur dedim
 
dedim ama neyim kalmış ki alacağın
benden: aşkı mı vefa mı hayat diye
daha neçok namluyu dikip üstüme
 
zeytinlerin ordan geçiyordum ki
sabah gölgesinin yanında susup
soluğunu dinliyordum oğlumun
kederiyle heder oluyordum ahı
göldeki balıkçının tanvakti bile
işlediği cinayetlere kanıyordum
boğazımda o zoka ile fısıldayıp
zeytin ağacı dikmek istiyorum..
 
-diyorken: bıçağını bileyliyor aşk
 
sipil dağı eteğinde orman varmış
kırların yanağında gamze açarmış
dağ gölgesinin sabah serinliğinde
bir gelincik yine kızıllık saçarmış
yaşamak ne çok şeye değermiş
sabah gölgemin saç teline tutunup
ben, uyuyacağım eski bir çocuk gibi..
 
-diyecekken: çekiyor bıçağını aşk
 


bileylediğin sesinle sen
dedin yine: bu bir soygundur
bu bir soygundur, dedin yeniden
çaresiz, kaldırdım ellerimi havaya
bilirdim bunu da önceki hayatımdan

 
ama ben bir hatıra için gelmiştim
gölgenee hayat; soluklanıp giderim
 
ama ben bir hatıra için geldim
alıp onu giderdim birazdan
kapından hayat, giderim
elinden ellerinden
giderim, zeytin ağaçlarının ordan
zahmet etme kovmak için beni
bilirim önceki hayatımdan
 
giderim..
 

* Mehmet Çetin'in bu şiiri ilk olarak dergimizde yazımlandı. Şiire, Ahmet Telli'nin, (aşağıda) Çetin hakkında bir yazısı ve ona yazdığı bir şiiri de (**Kekomeçe) yayımlıyoruz. Bundan sonraki sayılarımıyda Çetin hakkında makaleler, söyleşiler yayımlamaya devam edeceğiz.
       
 
EK 1: Evet, Etno... / Ahmet Telli
Kunduz Düşleri, Sayı IV, ss. 66-67.
 
    Mehmet Çetin'in yeni şiirlerini okurken bir şeyin ayırdına vardım: Çetin, dildeki yerleşik kuralları bozmaya özel bir önem veriyor; kakafoniden zarf olan sözcüklerle isimleri ilişkilendirmeye kadar hemen her yolu deniyor. İkinci Yeni'nin yapmaya çalıştığı dilde deformasyonu, onların bunalımcı algılayışlarından daha öteye, belki şizofreniye kadar dayandırıyor. Şairin bu edimi karşısındaki refleksim, bu aşırılık ile şiirin kaybolduğu ve böylece şairin okunurluğunu yitirebileceği noktasında idi. Şiiri hiçleyip, bir metne giden yolda yerleşik eleştiri ve algı düzeneğine saldırıydı bu örnekler.
   
    Çetin'in yayıma hazırladığı dosyasını kendisine geri verdikten sonra, uzunca bir süre düşündüm. Şair, yaygın algı antenlerine yönelttiği parazitlerle, gerçekliğin egemen dolaşımına karşı bir tavırla tanımlanabilecek sanat pratiğine açıyordu kapısını. Bu dil Türkçe tutkunlarını öfkelendirecek, bunu biliyorum. Bilinçli bir edim olan bu tutum karşısında durup anlamanın daha doğru olacağını düşünerek, ilk şaşkınlığımı bir yana bırakarak, bu pratiğin poetik/politik olduğu kadar etik bir yanı olduğunu düşündüm.
   
    Evet, iktidar, bir dille kurulabilirdi ve gerçeklik dediğimiz olgu, dil aracılığıyla yayılabilirdi. Öyleyse, iktidarın oluşabileceği alanlara saladırabilmek için belki de önce dile müdahale etmek gerekiyordu. Aslında anarşistlerin yapması gerekeni, bir şair gerçekleştiriyordu. Üstelik bunu, kendi etki alanını gerekirse daraltma pahasına…
   
    Çetin, bu deneyimi, iktidarların üstümüze yürüdüğü dilin içinde gerçekleştiriyordu. Dil, kendi seslerinden aldığı ritme bir ivme kazandırmış, bu hız, giderek uğultuya, sonra da gürültüye dönerek üstümüze abanmışken, Çetin'in şiiri, şimdilik bir protesto olarak kekemeliği seçiyor. Bundan sonraki aşamayı merak etmiyor değilim. Belki bir dilsizlik olacak bu. Evet, gürültü bir yansıma olarak kendine döndüğünde, küçücük bir es, o gürültüden çok daha etkin olabilir. Olabilir mi, anlamaya çalısıyorum. Belki de tartışmak…
   
    Çetin'in seçimi, bana kalırsa etno bir duruştur, onun kendisini tarif ettiği yerde okurun vicdanı ise etik olanı belirleyecektir." (…) "Şiir, evet; ama etno şiir.."
 

**KEKO
MEÇE
(Ahmet Telli'nin Mehmet Çetin için yazdığı şiir;
Barbar ve Şehlâ, s:14-16, Everest yay. Ekim 2003)
 
1/
Kekeme bir tarih perperişan
Aşkların nesisin sen şimdi ey
Ardına baktığında Munzur
Şimdisi gri bir okyanus olan
 
Ormanın yakıldı senin, köylerin de
 
Babası Kırmanç olanın payı
Etno hüzünler ve kekomeçe
Zaten kovalandıydın bunca ey
İşte o kadar ve bir ne ise
 
Su işte, Asmin ve nelerin
Kekemesi olan huzursuz oğul
Kovulmadığın ütopi kalsındı
Kovulmadığın bir ne ise
 
Ama sen terket bu dünyayı da
 
2/
Arkadaşlardan bir merak kalıyor sana
Bir de günbatımının kışkırttığı hâtıra
Sesin öteki'ne benziyor şiir okurken
Kekeme ıssızlığında aklın kamaşıyor
Newroz ateşini yakanlara cevap diye
Zağros'da yeni bir dergi çıkartıyorsun
 
Kalbinin batısı kadınların işgâli altında
Diğer yarısında arkadaşlar, bense oğlum
Demiyorum sen babam diyorsun, birden
Yasanın yasa boğduğu eski bir Kırmanç
Uzun bir mektup gibi düşüyor aklına
Bırakıp gidemiyorsun Pera sokağını
 
Sen kekeme ve Kekomeçe kal istersen
Ben oğlum diyeyim sesini duyunca

                                                            

 

   
 

Mehmet Çetin/ Ahmet Telli