ana sayfa / editorial / içindekiler / h@vuz'dakiler (biyografi)
 iletişim-erişim/  yapıt gönderme yerleği /  ilkelerimiz / arşiv

 
Edebiyatın Arka Sokakları?

   

  

Bu senenin başlarında, Sevgili Ali Asker Barut ile, Hürriyet Gazetesi için bir söyleşi hazırlamıştık.

Çoğu zaman olduğu gibi metnin sadece ufak bir kısmı yayıma alınmıştı. Bugün derginin editorial köşesini hazırlarken, bu söyleşide geçen bir sorunun -yaklaşık olarak- aynısı geldi bir yazarımızdan. E-dergiler edebiyatın arka sokakları mıdır?

Unutmuş gitmişken bir okuyayım bakayım; ne yazmışım dedim. Bakın:

 
...

Hürriyer Gazetesi: Sanal edebiyatın, edebiyatın arka sokağı olduğu değerlendirmesine katılıyor musun? 

Önce "sanal" sözcüğünü bir irdeleyelim. Bildiğimiz anlamı, gerçekte yeri olmayan, zihinde tasarlanan; farazi demek. Halbuki günümüzün İnternet teknolojisi dev firmaların, kütüphanelerin, hatta birçok gazete ve derginin (basılı olarak çıkartılıyor olsa bile) vargeçemeyeceği bir platform. Geniş kitlelere ulaşabilmenin en kolay yolu. Burada yayımlanan e-dergiler artık isteyenler tarafından kopyalanıp yazdırılabiliyor. Bir çoğunun 6-7 senelik arşivleri var...

Gelelim şimdi soruya: Bunlar demin de belirttiğim gibi, bilinçli bir şekilde yapılan anti-propagandalardır. Korkunun -gereksiz- gölgesidir bir nevi. Fakat, bu yakıştırmayı kim yapmışsa, çok güzel yapmış.

Arka sokaklar -çoğu zaman şehrin ana caddelerinden- daha güzeldir. Ana caddeler, şehir merkezleri, yapaydır genellikle; süslenmiş-püslenmiştirler. Burada alacağınız her şey daha pahalı, yiyeceğiniz çoğu şey arka sokaklara kıyasla daha kalitesiz ve pistir. Doğallık kaybolmuştur ana caddelerde; çoğu asfaltlanmıştır. Toprakla-taşla ilişkinize son verilmiştir.  Beton yığınlarıdır, sağınızda solunuzda yükselenler... Ama ara sokaklar, o güzelim arka sokaklardadır gerçek yaşamın tadı. Sana sorayım istersen: Hep Üsküdar'ın meydanında mı dolaşırdın? Ben Üsküdar'ın arka sokaklarının (şimdilerde nasıl bilemeyeceğim) ana caddelerinde çok daha güzel olduğunu biliyorum. Öyle olmasaydı "Aşağı Üsküdar" kitabını nasıl yazacaktın? 

Yıllardır izinlerimi küçük pansiyonlarda, köy evlerinde geçirmişimdir. Sevemedim bir türlü otel-motel ve benzerlerini. Buz gibidir oteller; ana caddeler de öyle. Buralarda kurallar vardır, kimin koyduğu bilinmeyen... Arka/ara sokaklarda ise bu yoktur. İnsanlar oldukları gibidir; evler oldukları gibidir.  Bir bakıma -bazı- dergileri de beş yıldızlık otellere, caddelere benzetirim. Olayın ticari yönü çıkar ortaya devamlı; derginin yüzde sekseni belirli kişiler tarafından parsellenmiştir. Ahbap-çavuş ilişkisini göz ardı eden kaç dergi tanıyorsun? Ben, İnternet'te yayımlanan bazı dergileri, sanal (ne demekse) diye küçümseyen yazarların yazılarını çok okudum. Bunlardan birkaçı, Türkiye'nin en iyi dergilerinde  görevliler. Onların yapıtları, bizim yayın kurulumuza gelse, bu yazıların büyük olasılıkla yayımlanmayacağına, kurulun beğenisini kazanmayacağına; yüzde doksan eminim. Sanal dergilerin çoğunda ise ticari bir kuşku, böylesine bir parselleme olayı yok. Tabii ki bunu her iki türde de yayımlanan -tüm dergiler- için söylemek olası değildir. 

Bazı dergileri elime aldığım zaman Viktor Hugo'nun bir sözü gelir aklıma: "İyi insan olmak kolaydır, zor olan, dürüst olmaktır."

...



  * Ocak sayımızda söyleşinin tümünü dergimizde okuyabilirsiniz.
   
 

   H@vuz & Nida Öz