ana sayfa / editörden / içindekiler / iletişim / arşiv / havuz hakkında

 

Ayrıntılar


Gecenin on ikisine sadece birkaç adım kalmış.
Gökyüzündeki karanlığı, bir ay ışığı süslüyor
Bir de aydedenin gölgesine sığıntı sessizliğin uykusunu,
Pervasızca bölen
Gürültü kabadayısı korsan ışıklar
Ortalıkta kol geziyor.
Bir yılı daha uğurlamaya hazırlanıyor insanlık.
Yeni bir yılı daha karşılamaya...
Şöyle bir dalıp gidiyorum sinsice, usul, usul,
Geçmişle gelecek arasına.
Geçmişle gelecek
Dünle bugün...
Bugünle yarın.
Yarınlarda sen,
Seninle ben...
Bulutların sürükleyip getirdiği bir edayı sesle,
Sende odaklayıp, bütünleştiren.

Bütünlük bir yana demeyin sakın.
Bakıyorum da,
İnsanlık çığlık çığlığa bugün Berlin Özgürlük Meydanı’nda.
Yatak odalarımıza kadar egemen beyaz camlar bugün rengarenk.
Düşünüyorum da;
Berlin gibi, İstanbul gibi yeni yıla birkaç adım kala
Keşmir kırsalının da yazgısı aynı ayazdan yana
Pakistan dağları, günlerdir donuyor soğuktan.
Buz tutmuş yamaçlara güç bela tünemiş canlar...
Üç gün için bile bir dilim kuru ekmeğe razı insanlar...
Düşünün siz de... Düşleyin şöyle bir,
Çamura belenmiş delik deşik bir çadırı sığıntı sanan,
Memeleri kurumuş ve çoktaaan sütten kesik bir ana
Ve günde 5 öğün emzirdiğini düşleyen çocuğu.
Çok acelesi varmış gibi,
Havada kanat çırpan bir körpe can ile bin kıskanç, bir anaç kuş.
Yolların karla ulaşılmaz kıldığı boz bir vadide
Sönmeye yüz tutmuş bir köz etrafında
Dizi dizi insanlar, oluk oluk.
Almanya semaları ışıl ışıl...
Hemen herkes;
Herkesin gözü, yeni yıla odaklı buralarda
Herkesi gözbebeklerinde korsan ışık kuşatması.
Zamanın adımlarında garip durgunluk.
Yaklaşan bir yeniliğin heyecanında
Tanımsız bir yoğunluk.
Her şey, göz alabildiğince... Sanki erişilmez bir sonsuz...
Her şey toz pembe, gözlerde biteviye bir mutluluk.
Semada küme yıldızlar, bugün çok huzursuz.
Bembeyaz yapraklar gibi karla örülü ortalık.
İzin verin;
Şöyle bir aralayayım geçmişin tozlu perdesini,
Kimbilir, ne sıkıntılarda boğuldu o masum dünyanız.
Hiç yüksünmeden ne çıkmaz sokaklar ağırladı sizi.
Kimbilir hangi zoraki tutsaklıkta yara aldı duygularınız...

Belki, hatalarınız da oldu, geride iz bırakan.
Kimi, ağır mı ağır! çok ağır...
Yine de koşup gittiniz usul usul,
Kuzu gibi peşinden o ağırlığın
Ya farkındaydınız, ya da farkında olmadan.

Sadece et ve kemikten değil,
Bir o kadar da, duygu yüklü her insan gibi,
Hislerin pençesinde habire savruldunuz belki de.
Usunuza, vicdanınıza ihanet mi? değil mi? bilemem ama,
Kaç bellek ve yürek yoran yanlışlardan ders çıkartmak,
En doğrusuydu galiba...
Belki de en uygun bir zamanı beklerken
Hep bunun için, belki bu yüzden sustunuz.
Kimbilir; gereksiz ve kendine bile faydası olmayan
Kör bir gururdu içinizde hep tuttuğunuz.
Elbet bir anlamı olmalı bunun da;
Ama ya o?
Ya o, hani bazen kendinizi bile çileden çıkartan
Suskunluğunuz?

Yersiz bir söz, anlamsız bir inattı belki yolunuzu kesen.
Onlar değil mi? Onmayan, onca hayal kırıklığına sürükleyen sizi...
Kimbilir kaç insanın düşlerini acımasızca kırdı yarı yolda,
Onlar, şimdi o çocuksu ve
Umarsız heyecanların sadece geride kalan tozlu izi.
Şimdi geriye dönüp baktığınızda akıp giden,
Ve ayırdına ancak şimdi varabildiğiniz,
Ama yaşamın ayrıntıları içinde maalesef kaybettiğiniz
Ve ardından belki ezgilere döktüğünüz sevginizi.

Önemli olan,
Bir şeyler öğrenebilmektir onca yaşanmış şeyden.
Ders çıkartabilmektir.
Yaşanmış hataların yolunu yatağında kesip,
Yanlış adımları yinelememektir.
Öğrenmek kadar öğretebilmektir.
Güvenebilmektir kendine,
Zaman,
Zamanı mı? değil mi? diye fazla düşünmeden,
Özgürce gülümsemektir.
Çünkü
Ağıt zamanı değil şimdi,
Gözyaşına sığınıp öykünmek; hiç değil.
Zaman artık,
Onca inat ve gurura rağmen,
Çocuksu heyecanları yeniden yoğurabilmektir.
Yaşamın önüne koyduğu tertemiz bir yolda,
Çocuksu heyecanla koşabilmek,
Olgun adımlarda,
Hep başı dik yürüyebilmektir.
Düşünsenize bir kez...
Nasıl bir duygu şu;
Çocuksu hayallerin
Sadece dibini aydınlatan bir mum ışığında,
Kendini keşfedebilmek birdenbire...
Düşünsenize adam gibi bir kez...
Durup dururken,
Mum ışığında kaybolup
Yeniden sarıp sarmalanmak
Hasret oymağında üşüyen
Biçare düşlere...

Langen / Almanya
31 Aralık 2005
 

   
 

Mehmet Canbolat


2001 H@vuz Bilgi Bankası - 2005 Havuz Dergisi

design by tema-solutions