Oyuncak Perileri (Hayalimizdeki Oyuncaklar)

                  


Bir varmış bir yokmuş... çocuk oyuncakların hiç olmadığı bir zamanda, çocuklar güzel oyuncakları sadece hayal eder veya rüyalarında görürlermiş.

Havanın güllük gülistanlık olduğu bir günde Arda, Mert, Oktay, Beyza ve Emir üç kardeş, iki de kuzen bir araya gelmiş, yemyeşil çimenlerin üzerinde uzanmışlar; olmasını istedikleri oyuncakları hayal etmeye başlamışlar. En büyükleri olan Arda; "Çocuklar, ellerinizle gözlerinizi ovun sonra istediğiniz oyuncağı hayal ederek gökyüzüne bakın, hayal ettiğiniz oyuncağı görürsünüz." demiş. Çocuklar hep birden "Sahi mi söylüyorsun Arda ağabi" demişler. Arda; "Evet şimdi herkes sevdiği oyuncağın ismini söylesin sonra hayal etsin." demiş. Mert; "Ben topumun olmasını isterim, onunla oynar iyi bir futbolcu olur para kazanır, anneme veririm." demiş. Oktay; "Ben de kendi kendine giden arabamın olmasını çok isterim." Beyza; "Çok konuşan, ağlayan, uyuyan bebeğimin olmasını isterim." demiş. Emir; "Benim de en çok istediğim oyuncak, güzel bir oyuncak ev; etrafı hayvanlarla dolu olsun." demiş. Arda; "Beni istediğim oyuncak, bir uçak. Onunla her yeri gezeyim." demiş. Beş arkadaş istedikleri oyuncakları hayal etmeye başlamışlar ki birden gkyüzünden kocaman bir uçan halı yere doğru süzülmeye başlamış. Gelmiş, yere doğru iyice yaklaşmış; "Çocuklara haydi... çocuklar üzerime çıkın, sizi hayal ettiğiniz oyuncaklar diyarına götüreyim." demiş. Beş arkadaş hiç düşünmeden uçan halıya binmişler. Çocuklar biner binmez uçan halı yavaşça havalanmaya başlamış. Önce çimenler sonra ağaçlar görünmez olmuş. Çocuklar; "Yaşasın uçuyoruz, kanatsız kuşlar gibi uçuyoruz!" diye sevinmişler. Kuşlar gibi uçmak hepsinin de çok hoşuna gitmiş. Uçan halı masmavi gökyüzüne doğru uçmaya devam etmiş. Uçmuş uçmuş... bulut bulut üstünden geçmiş ağaçlar, göller, dağlar hatta koca yeryüzü bile görünmez olmuş. Uçan halı belirli bir yöne uçarken birden yavaşlamaya başlamış. Çocuklar oyuncak diyarına geldik galiba diye sevinmişler. Uçan halı gökyüzün en yüksek yerine gelince birden karanlık bir tünelin içine girmiş. Aniden karanlıkta kalan çocuklar korkmaya başlamışlar. El ele tutuşmuşlar, karanlığı görmemek için gözlerini yummuşlar. Arda; "Korkmayın çocuklar, bir şey yok. Bakın hâlâ beraberiz, demek ki karanlık bir tünelin içine girdik. Birbirimize iyice sokulalım, ne olursa olsun ellerimizi bırakmayalım." demiş. Çocuklar ellerini sıkı sıkı tutulmuşlar, gözlerini kapamışlar nereye gittiklerini bilmeden uçmuşlar. Böyle elleri sıkı sıkı tutulmuş, gözleri kapalı bilmedikleri bir yere doğru karanlıkta ne kadar uçtuklarını bilmiyorlarmış. İçlerinden biri uçan halıya; "Ey uçan halı, neden bu karanlık tünelden geçiyoruz?" diye sormuş. Halı; "Burası zaman tüneli, sizi yüzyıllarca ileri götüreceğim. " Sizin hayalini kurduğunuz oyuncakların icat edildiği çağa uçuyoruz." yanıtını vermiş. Biraz korku biraz heyecan sarmış hepsini. Fakat sonunda aydınlığa çıkmışlar. Tam aydınlığa çıkmışlardı ki uçan halı aniden sallanmaya başlamış, halının sallanması korku içinde olan çocukları daha çok korkutmuş. Ne oluyor neden sallanıyoruz derken, şiddetli bir rüzgâr çıkmış. Göz gözü görmez olmuş. Uğuldayarak yaklaşan rüzgar uçan halıyı önüne almış. Bilinmeyene doğru uçuş devam etmiş. Tam bu esnada bulutların içinden hiç tanımadıkları, şeffaf olmalarına karşın hareketleri görülebilen bir takım cisimler çıkmaya başlamış. Bu cisimleri gören çocuklar korkuları bir kat daha artmış. Korkudan birbirlerine iyice sokulmuşlar. Hiç konuşmadan hatta nefes bile almadan öylece kalmışlar. Cisimler çocukların etrafında dönerek onlara dokanmak istemişler. Bunu gören uçan halı halıyı çocukların üzerini örterek bu cisinlerden onları korumaya çalışmış. Çocukların korktuğunu gören rüzgar daha hızlı esmeye başlamış. Rüzgar öyle bir sert esmiş ki ne olduğu bilinmeyen bu cisimler savruluvermiş gökyüzüne. Çocuklardan biri bu sefer rüzgara sormuş; "Rüzgar Amca neydi o gördüklerimiz?" Rüzgar uğuldayarak yanıt vermiş: "Onlar 'Oyuncak Perileri'. Oyuncaklara zarar verebileceğinizi düşündükleri için onları korumaya çalışırlar hep. Ama zarar vermezler çocuklara." yanıtı vermiş. Bir süre daha uçtuktan sonra sonra rüzgar durmuş. Çocuklara, "Artık korkmanıza gerek kalmadı, sizi burada bırakıp gitmeliyim." demiş. Korkularından kurtulan çocuklar halının içinden çıkmışlar rüzgara; "Ne olur gitme 'Rügar Amca' bizimle oyuncaklar diyarına gel!" demişler. Rüzgar; "Sizinle gelmeyi bende çok isterim ama benim iznim buraya kadar, benim vazifem sizi tanımadığınız o cisimlerden korumak ve size buraya kadar eşlik etmekti. Buradan öteye gitme izin yok, haydi hoşça kalın. Bana ihtiyacınız olursa sadece ismimi söyleyin yeter, ben hemen gelirim." demiş ve gözden kaybolup gitmiş. Rüzgarın gidişine üzülen çocukları teselli etmeye çalışan uçan halı; "Haydi çocuklar hayalini kurduğunuz oyuncaklar diyarına gidiyoruz, yoksa unuttunuz mu?" diyerek onları avutmaya çaışmış. Az gitmişler düz gitmişler ve nihayet oyuncaklar diyarına varmışlar. Oyuncaklar diyarına gelen çocuklar çok sevinmişler. Uçan halının onları orada bırakıp gitmesine de üzülmüşler. Uçan halı; "Üzülmeyin çocuklar haydi oyuncaklara koşun!" demiş ve onları orada bırakıp gitmiş.

Beş arkadaş oyuncakların içine girmeye önce çekinmişler ama rüyalarında bile görmedikleri oyuncakları görünce her şeyi unutup dalmışlar oyuncakların içine. Başlamışlar oyuncak seçmeye. Beyza bebeklerin içine girmiş. Orada ağlayan, konuşan, uyuyan ve daha çok çeşitten bebekler varmış. "Ben şimdi bu bebeklerle gidene kadar oynayım, giderken arkadaşlarıma da götürürüm" diye düşünmüş. Emir, doğru oyuncak evlerin bulunduğu yere doğru koşmuş. "İşte benim aradığım oyuncaklar hepsi burada!" demiş. Evin yanındaki hayvanları görünce çok sevinmiş. Evler sihirliymiş gibi Emir eline alır almaz kendi kendine kuruluyormuş. Mert topları görünce onlara doğru koşmuş "Yaşasın şu toplara bakın, hepsi de ne güzel duruyorlar demiş." ve başlamış toplarla oynamaya; oynadığı oyunlara kendisi bile şaşırmış. Arda da gördüğü oyuncak uçaklara doğru koşmuş. Bir de bakmış ki orada her türden uçaklar varmış. Sevinerek çocuklara "Hey çocuklar, şuraya bakın burada ne çok uçak varmış! Dünyadaki bütün çocuklar bunlarla oynamaya kalksa yine de yeter de artar." demiş. Beş arkadaş birbirlerinden ayrı sevdikleri oyuncaklarla oynamaya öylesine dalmışlar ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlar bile. Bir daha bu güzel oyuncakları bulamayız diye doyasıya oynamışlar. Her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da olurmuş. Beş arkadaş da oyuncakları ne kadar çok sevseler de oynamaktan o kadar yorulmuşlar ki... Hatta bazıları sıkılmaya bile başlamış. Küçük olan Beyza ile Emir "Biz sıkıldık acıktık, anne babamızı çok özledik evimize dönelim." diye sızlanmaya başlamışlar. Arda; "döneriz biraz daha oynayalım bu oyuncakları bir daha göremeyiz" demiş. Mert; "Arda ağabim doğru söylüyor biraz daha oynayalım demiş." Oktay; "İyi de eve nasıl döneceğiz?" diye sormuş. Çocuklar hepsi birden, sahi biz şimdi eve nasıl döneceğiz diye düşünmeye başlamışlar. Oyuncakları görünce herşeyi unutan çocuklar şimdi kara kara düşünmeye başlamış. Hepsi ayrı ayrı düşünmüş ama eve nasıl gideceklerini bulamamışlar. Beyza "Ben eve gitmek istiyorum." diye sızlanmaya devam etmiş. Emir; "Ben de eve gitmek istiyorum, nerden geldik buralara?" demiş; ağlamaklı bir sesle. Oktay, Mert ve Arda; "Biz de gitmek istiyoruz ama nasıl gideceğimizi biraz daha düşünmemiz lazım." demişler. Arda birden "Buldum!" diye bağırmış. Çocuklar "Neyi buldun?" diye merakla sormuşlar. Arda "Kalkın çocuklar eve nasıl gideceğimizi buldum!" demiş. Mert "Nasıl?" diye sormuş. Diğerleri, "Evet Arda ağabi, nasıl? diye tekrar etmişler. Arda "Bizi buraya kim getirdi?" diye sormuş. Çocuklar "Uçan halıyla rüzgar getirdi." demişler. Arda; zaman tünelindeki o oyuncak perilerini unuttunuz mu?" diye sormuş. Onlara sesleneceğiz. "Oyuncakları bozmadığımızı, onlara zarar vermediğimizi görünce bizlere yardım edeceklerdir." demiş. "Onlar mutlaka bir çaresini bulacaklardır." diye hepbir ağızdan söylenmeye başlamış çocuklar.

Çocuklar "İyi de etrafta ne peri var ne halı ne de rüzgâr." demişler. Arda; "Haydi hep birlikte ouncak perilerini, halıyı ve rüzgârı hayal edelim belki gelirler." demiş. Çocuklar perileri, halıyı ve rüzgârı hayal etmeye başlamışlar: "Hey oyuncak perileri, uçan halı, hey rüzgâr, gelin bizi evimize götürün sizi bekliyoruz." diyerekten hayal etmeye başlamışlar. Onlar hayal ederken uçan halı gelmiş. Halı; "Acele edin çocuklar, zaman tüneli kapanmadan hemen gitmeliyiz. O bir ayda bir kere açılır. Yoksa bir ay burada kalmak zorunda kalırsınız; acele etmeliyiz." demiş. Çocuklar itişe kakışa uçan halıya binmeye çalışırken o esnada gelen oyuncak perilerinin başı; "Biz öenden gidelim, zaman tüneline sizin varışınız saatler alır. Biz kapıları tutar, kapanmamasını sağlarız." demişler. Çocuklar biner binmez uçan halı hemen oradan uzaklaşmış. Halı uçmoaya başladığında rüzgar görünmüş: "Sıkı tutunun çocuklar, sizi tüm gücümle iteceğim. Yoksa tünele yetişemeyeceksiniz." demiş. Zaman tünelinin önüne geldiklerinde rüzgaraniden durmuş; "Hoşça kalın çocuklar ben ayrılmak zorundayım kendinize iyi bakın. Bir daha bir yere gideceğiniz zaman, gideceğiniz yer hakkında önceden bilgi edinin. Yoksa aylarca ailelerinizden ayrı kalmak zorunda kalabilirsiniz." demiş ve onları uçan halıyla başbaşa bırakıp gitmiş. Tünelin kapısında bekleyen oyuncak perileri; "Eğer oyuncakları hor kullanıp onları bozsaydınız şimdi bu kapıları üzerinize kapalı olarak görecektiniz. Sizler gerçekten oyuncakları çok seven çocuklarsınız. Biz rüyalarınızda hep sizlerle birlikte olmaya karar verdik. Haydi kalın sağlıcakla." diyerek çocuklara veda etmişler.

Uçan halı haydi çocuklar sıkı tutunun eve gidiyoruz demiş ve yereyüzüne doğru uçmaya başlamış. Halının üstünde kanatsız uçan çocuklar mutluluk üstüne mutluluk yaşamışlar. Yanlarından geçen rengaren kuşlara, leyleklere, atmacalara... her tür kuşa; "Hey kuşlar bizde sizin gibi uçuyoruz görüyor musunuz? Sizleri çok seviyoruz. Bizlere yakın uçun!" diyerek el sallamışlar. Uçan halı sonunda onları aldığı çimenliğe ulaştırmış. "Hoşça kalın çocuklar,  demiş. Zaman tünelinden geçmeye bir defa hakkım vardı. Bunu sizlerle paylaştığım için çok mutluyum. Başka bir zaman tekrar görüşebilmek umuduyla." diyerekten bulutların arasında kaybolup gitmiş.

Beş arkadaş kendilerini çimenlerin üzerinde bulunca, gördüklerimiz hayal mi yoksa gerçek mi  diye kendi kendilerine sormaya başlamışlar. Sonra hepsi koşarak evlerine gitmişler. Yaşadıklarını annelerine, babalarına anlatmışlar. Anne ve babaları onlara pek inamamış olsa inanmış gibi; "Demek sizi bir uçan halı ve rüzgar oyuncaklar diyarına götürdü. Orada oyuncak perileriyle tanıştınız. Onların da yardımıyla geri döndünüz? Peki oradan birer oyuncak getirebildiniz mi bari?" demişler. Çocukların yanıtı "Hayır" olmuş. "O oyuncaklar bize ait değildi. Bize ait olmayan hiçbir şeyi almaya, bize emanet edilen hiçbir şeyi baozmaya hakkımız yok, işte bu yüzden oyuncak perileri bize yardım etti." demişler. Anne ve babaları anlattıkları bu olaylara inanmasalar da çocuklarının verdikleri bu yanıtlara çok sevinmiş; "Haydi o zaman oturun da biraz ders yapın, yarın okul var; unuttunuz mu?" demişler. Mert; "Hayır annecim, okulu unutur muyuz hiç. Okul bizim geleceğimiz, okuduğumuz zaman asıl hayallerimiz gerçek olur." demiş. Oktay; "Gördüklerimiz hayal miydi gerçek miydi bilmem ama çok güzeldi." demiş. Beyza; "Benim gördüğüm bebekler bir gün gerçek olacak ve bütün çocuklar onlarla oynayacaklar." demiş. Emir de annesine; "Sen inanmasan da ben oyuncaklar diyarına gittim, orada oynadım." demiş. Arda annesine; "Orada bir oyuncaklar vardı ki saymakla bitmez." demiş. Çocuklar annelerine, babalarına iyi geceler dileyip uyumuşlar.

Çocuklar uykuya daklar dalmaz, oyuncak perileri ve onların arkadaşları olan "rüya perileri" ile birlikte odalara doluşmuşlar. Derin uykuya dalan çocukların hepsi birden rüya görmeye başlamış. Rüyalarında hepsi de büyümüş, koca insanlar olmuşlar. Mert çok para kazanan ünlü bir futbolcu olmuş, annesine güzel bir ev almış. Bol bol da para vermiş. Okta, makine mühendisi olmuş. Önce üç, sonra dört tekerlekli arabalar icat etmiş, arabalar dünyanın dört bir yana satılmaya başlamış. Oktay dünyada aranan bir mühendis olmuş. Beyza oyuncak üreten bir fabrika kurmuş; hayalinde gördüğü bebeklerin aynısını üretmeye başlamış. Küçük kızlar o bebeklerden almak için yarışa girmişler. Arda ise büyük bir uçağın pilotu olmuş. Kuş gibi olmasa da diyar diyar uçuyormuş. Emir inşaat mühendisi olarak görmüş kendini rüyada. Herkesin isteğine göre ev yapıyormuş. Hem kendilerine, hem de ailelerine faydalı olduklarına çok sevinmişler.

Böylece çocuklar gördükleri rüyadan, yaptıkları işten memnun olmuş, oyuncak ve rüya perileri de onlar için hazırladıkları bu rüyalardan...

Uyandıklarında gördükleri rüya da olsa,  çok ama çok mutlu olmuşlar. Bir gün gördükleri bu rüyaların mutlaka gerçekleşeceğine dair kendilerine söz vermişler.

 

  
 Anşe Afşin