İki Deniz...

                  

I.

Bu sonsuz denizde dalga olarak çarptığm her kumsaldan
Bir kum tanesi olarak geri dönmek istedim hep.
İtedim ki ben de bir dalgacık oluşturayım
Kuytu bir taş gibi kendi yalınlığnda rahat ve huzurlu
Zaman zaman kendi asiliğinde yalnız herkes için olmaktan
Kendini olduğu gibi ortaya koymaktan gururlu
Önünde durduğum sinema dolup boşalırken
Sokaktan geçenler bir gölge aradığnda sürekli ve kesintisiz orda
 
Bu sonsuz mavi denizde topal bir mavna gibi yürürken sekiyor zaman.
Sağır duvar kör göz lambanın fitili gibi titriyor yüreğimiz 
Beton yağmurun tazeliğine kent suya özlemini gideriyor 
Su çağlamıyor  fışkırmıyor  çiseliyor
Bu sonsuz denizde sabahtan oturuyorum danteline anıların
Aşk yitip gidiyor her çiçek kendi rengiyle yitip gidiyor
Bir kaya gibi çöküyorum derinlerine devrildiğim bu çocuğun.

 

II.

 Kuşlar birikmiyor yapraklarına bu ceviz ağacının 

Gölgesinde serinlerken bir sis çanı
Küçük dalgaların vurduğu sahiller için bir deniz günün birinde
Büyük dalgalar da getirir diye düşünüyorum
 
Dalga geri döner bir diğerini çağırır bu kumsala her zaman
Sen güneşi alarak bana karanlığı bırakıp gittiğin için
Yalnızlığmın avlusunda sabahıma biriken kuşlar yok
Salih Bolat’da yok ortalarda bu son günlerde
Bir sis çanı da yok ama sis basıyor içimi ve düşünüyorum
 
Çepeçevre sarıldığm için dalgalanmayan bir ölü deniz
Ya da çarpacak bir dip kaya bulamadığm için
Deli deli gidip gelen bir açık deniz değilim.
 

 

 

  
Koray Feyiz