Filistinli Şair Mahmut Dermiş Şiirleri

                  


Üstümüze Kapanıyor Dünya


Üstümüze kapanıyor dünya
Son boğaza gelene değin
Ve koparıyoruz uzuvlarımızı, geçebilmek için.
Unufak ediyor bizi dünya
Tanesi olaydık bi’,
Ölebileydik ve doğabileydik yeniden.
Anamız olaydı dünya,
Sevecen davranaydı bize.
Resim olaydık kayalarda
Düşlerimize, taşımak için ayna diye.
Gördük yüzlerini, savuracakların,
Çocuklarımızı, penceresinden bu son barınağın.
Aynalar asacak yıldızımız.
Nereye gitmeliyiz son sınırdan sonra?
Ner’de uyumalı bitkiler, son soluklarından sonra?
Kızıl buharla yazacağız adlarımızı.
Keseceğiz elini şarkının, etimizle bitecek olan.
Öleceğiz burada, burada son boğazda.
Burada ve burada yetiştirecek kanımız, bir zeytin ağacını.

PASAPORT

Tanımadılar beni gölgede
Emen, ten rengimi bu pasaporttaki
Ve bir sergiydi yaram onlara göre,
Turistler için, fotoğraf toplamayı seven.
Tanımadılar beni,
Ah... Terketmeyin
Avucumu, güneş olmaksızın
Çünkü tanıyor beni ağaçlar
Tanıyor beni tüm yağmur şarkıları
Terketmeyin beni ay gibi soluk!

Avucumu izlemiş tüm kuşlar
Uzak havaalanının kapısına doğru
Tüm buğday tarlaları
Tüm hapishaneler
Tüm beyaz mezar taşları
Tüm dikenli sınırlar
Sallanan tüm mendiller
Tüm gözler
Benimleydi,
Ama düştüler onları pasaportumdan

İsmimden, kimliğimden soyunuk?
Kendi ellerimle beslendiğim bir toprakta?
Haykırdı bugün Eyüp
Doldurarak gökyüzünü:
Örnek yapmayın benden bir daha!
Of, baylar, Peygamberler,
Soruşturmayın ağaçları, adları için
Sormayın vadilere, anaları kim
Işıktan bir kılıç parlıyor alnımda
Ve nehir suyu çıkıveriyor elimden
Kimliğimdir benim, tüm insan kalpleri
İşte bundan, alın pasaportumu!

ANAM


Özlüyorum anamın ekmeğini
Kahvesini anamın
Dokunuşunu
Büyüyor bende çocukluk anıları
Gün be gün
Yaşadığıma değmeli
Ölüm saatinde
Değmeli gözyaşlarına anamın

Ve geri dönersem birgün
Al beni peçe olarak kirpiklerine
Ört kemiklerimi ot ile
Kutsanmış, adımlarınla
Biraraya getir bizi
Saç tokanla
Bir iplikle, giysinin arkasından sarkan
Ölümsüz olabilirim
Bir tanrı olabilirim
Dokunursam derinlerine kalbinin

Geri dönersem
Bir odun olarak kullan beni, körüklemek için ateşini
Evinin damındaki çamaşır ipi olarak
Olmaksızın kutsaman,
Çok zayıfım doğrulmaya

Yaşlıyım
Geri ver bana yıldız haritalarını çocukluğumun
Ki ben
Kırlangıçlarla birlikte
Çıkarabileyim haritasını patikanın
Bekleyen yuvana doğru olan


RİTA VE TÜFENK

Rita’yla gözlerim arasında
Bir tüfenk var
Ve kim ki tanır Rita’yı
Diz çöker ve dua eder
O bal rengi gözlerin kutsallığı için

Ve öptüm Rita’yı
Genç iken o
Ve hatırlıyorum Rita’yı, nasıl yaklaşmıştı
Ve nasıl sardığını kollarımın, saç örgülerinin en
tatlısını
Ve hatırlıyorum Rita’yı
Nasıl hatırlarsa bir kırlangıç, akışını
Of, Rita
Bir milyon kırlangıç var aramızda, bir milyon imge
Ve birçok randevu,
Ateşlenmiş, bir tüfenkçe

Bir şölendi ağzımda, Rita’nın ismi
Bir düğündü kanımda, Rita’nın bedeni
Ve kayboldum Rita’da iki yıl boyu
Ve kollarımda uyudu iki yıl boyu
Ve söz verdik birbirimize
En güzel kadehler üzre
Ve yandık şarabında, dudaklarımızın
Ve yeniden doğduk

Of, Rita!
Ne ayırabilirdi gözlerimi, bu tüfenk önünde,
Seninkilerden
Bir çuha dışında ya da iki tane
Ya da bal rengi bulutlar?
Bir vakit ansızın
Ah, sessizliği alacakaranlığın

Uzak bir diyara göçtü ayım sabahleyin
O bal rengi gözler boyunca
Ve süpürdü kent, tüm şarkıcıları
Ve Rita’yı

Rita’yla gözlerim arasında...
Bir tüfenk var...




KİMLİK KARTI

Yaz hadi!
Arap’ım ben
Ve ellibin rakamıdır kimlik kartı numaram
Sekiz çocuğum var
Dokuzuncusu da gelecek, bir yaz sonraya
Öfkelenecek misin?

Yaz hadi!
Arap’ım ben
Taş ocağında çalışan, diğer işçi kardeşlerle
Sekiz çocuğum var
Ekmek söküyorum onlara
Giysiler ve kitaplar
Kayalardan..
Yalvaracak değilim kapınızda üç beş kuruş için
Ne de küçülteceğim kendimi ayak seslerinizle odanızda
Öfkelenecek misin peki?

Yaz hadi!
Arap’ım ben
Ünvansız bir isme sahibim
Sabırlıyım halkın
Öfke duyduğu bir ülkede
Köküm
Doğuşundan öncesine gider zamanın
Ve öncesine, çağların açılışının
Çamlar öncesine, zeytin ağaçları
Ve otlardan önce bitmiştir

Babam.. saban tutan bir aileden gelir
Ayrıcalıklı bir sınıftan değil
Ve dedem... bir çiftçiydi
Ne iyi yetişmiş ne iyi doğmuş!
Güneşin gururunu öğretir bana
Okumayı öğretmeden önce
Ve bir bekçi kulübesi gibidir evim
Dallardan ve kamıştan yapılma
Hoşlaştın mı statümle?
Ünvansız bir isme sahibim!

Yaz hadi!
Arap’ım ben
Çaldınız meyve ağaçlarını atalarımın
Ve ekip biçtiğim tarlayı,
Çocuklarımla birlikte
Ve hiçbir şey bırakmadınız bizim’çin
Bu kayalar dışında..
Peki alacak mı Devlet onları
Söylendiği gibi?!

Bundandır!
Yaz hadi ilk sayfanın baş köşesine:
Nefret etmiyorum insanlardan
Ne de el uzatıyorum mallarına mülklerine
Ama aç kaldım mı bir kere
Gaspçıların eti olacak, yemeğim benim
Dikkat edin..
Dikkat edin..
Açlığıma
Ve öfkeme!



Bu saydafaki Tüm şiirlerin İngilizce’den dilimize çeviren:
Ulaş Başar Gezgin/ 15.04.2002

 

 

 

  
Mahmut Derviş / U. Başar Gezgin