OKUMA ODASI
Martıların Düğünü ve Hiç...
Bu bağlamda okuduğum ya da okumak istediğim iki kitaptan söz etmek istiyorum
şimdi de. Kendisini, kurucusu da olduğu bir sanal siteden tanıdığım ve
öykülerinin birkaçını ilk kez net üzerinden okuduğum bir yazarın, Merih
Günay'ın, biri roman (ya da uzun öykü), diğeri öykülerden oluşan iki kitabı:
Martıların Düğünü ve Hiç. Uzun süre yorumlamakta güçlük çektiğim,
arasıra-rastladıkça okuduğum yeraltı edebiyatı denen türden tatlar ve izler
taşıyan, ezberimizi bozan, ters köşe edip bırakan, farklı, özgün, şaşırtıcı
öyküler bunlar. Baş kahramanları, biraz Bukowski'nin "künt kafalı",
alkolik ve vurdum-duymaz roman kişilerini, biraz Camus'nun, bizi o korkunç
yabancılaşma duygusuyla altüst eden, nihilizmin (:hiç'çilik) doruklarındaki
Yabancı'sını anımsatan.
İçimizdeki kötülücüllüğe mi işaret ediyordu Merih Günay, öğretilmiş bir ahlakın
ikiyüzlülüğüne mi? Ya da ne? Bu soruların yanıtları o yazdıkça ve bizler onu
okudukça netleşecek. Üretken bir yazar olarak Merih Günay yine yazacak çünkü ve
bizler yine okuyacağız, eminim. Acele etmeden, popülizmin tuzaklarına
kapılmadan, kendini dil ve içerik olarak daha da yetkinleştirip
derinleştireceğine duyduğum umut ve güvenle.
Perihan Baykal - Şehir
Dergisi/Ağustos 2008
1969 İstanbul
doğumlu olan ve çeşitli öykü ödüllerinin de
sahibi olan Merih Günay, yeni çalışması HİÇ ile
okuyucunun karşısında.
Merih Günay
öyküleri okuyucu için zorlayıcı psikolojik öğeler
içeriyor. Bu kitabı ilginç kılıyor elbette; okuyucunun
bilinçaltına yapılan direkt aktarım ise tartışılabilir. Merih
Günay, kitap içindeki birkaç öykü dışında,
okuyucusuna zihninde tamamlaması gereken soyut süreçler
sunmuyor. İnsanın bir şiddet öznesi olarak gündeliği
yorumlayışı her öyküde belirgin olsa da, olabilir olanın
gerçekleştiği noktada, farklı bir anlam alanı oluştuğu
için okuyucu öykülerin altında yatan temel kavramın
yerine başka şeyler de koyabiliyor. Dolayısıyla öykülerde
‘neden’ sorusunun arka planda kaldığı, ‘nasıl’
sorusunun yanıtının arandığı düşünülebiliyor. Bu noktada
asıl önemini kazanıyor kitap; 20 yy insan eylemlerinde belirgin
nedenler aranmıyor çünkü; içgüdülerin
tatmininde herhangi bir nedene gerek duyulmuyor. Bu gerçekliğin
öykülerini yazıyor Merih Günay.
Özellikle,
“Güvercinler” ve “4” isimli
öyküler, sarsıcı içerikleri ve işlenişleri bakımından
diğer öykülerden ayrılıyorlar.
“Güvercinler”i
önemli kılan noktalardan biri, tek bir öykü
içinde insana dair bir çok vurguyu barındırabiliyor
olması. Farklı kodlar kullanılarak oluşturulmuş bu
öyküpsikolojik gerçekçilik açısından
oldukça önemli bir yerde duruyor.
Sonuç
olarak, Merih Günay’ın ‘HİÇ’i okunması
gereken bir öykü kitabı; söylediği, aktardığı ve
anlamaya çalıştığı önemli şeyler var.
kaynak: http://hayalbaz.com/?p=34