Kuru Dal

                  



Ben böyle kaldım: bir ev, bir iş, bir sokak
sürekli gidiş gelişlere kaldım “merhaba”lara
öyle soğuk öyle varlığından habersiz
ilişkilere kaldım nemlenir umuduyla

kuru ekmek. Yemek, dökülen. Masada
günlerce kalan su çimlenen bardak.
Şu tozlanan kitaplık bu süreksizlikte
çürüyen pencere. Orada paslanan kaşık

Öyle bakımsız öyle dağınık öyle
yarılıyor yatınca yarılıyor bu yatak
karanlığa açılıyor öyle bir derinliğe,
çatlıyor soluk soluğa çaldığım kapılar
 
açılınca bir işgünü oluyor bir masa
orada beni bekliyor bir kalem bir dosya.
Bir şeyler yazılmayı bekliyor sürekli
idarecinin gözleri. Ah! bu yarasa
 
Sokaksa rüzgar önünde kalan küf
savrulan boşlukta. kollarım, nerede?
Sağanak, sonrası açan güneş, öyle ki
bir kuru dal gözlerimin oyuğundaki...
 
(Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu’ndan)

 

  
 Yücel Kayıran