Katılımcılar
Asena Duygu, Aysen Bardakçı, Cumali Çorbacı,
Fatih Okumuş, Feride Temel, Gönül Özdemir, Gülen Taşdelen, Halil Gülel, Halit
Umar, Hamza Kılıç, H.Sami Emiroğlu, Hatice Şensoy, Hüsnü Özdilek, Kamil Aydemir,
Melike Burakgazi, Muzaffer Yanık, Nevin Güven, Nida Öz, Nurcan Kalkan, Ömer
Albayrak, Öner Özcan, Orhan Yimaz, Piyer Nerdenyan, Ozan Şah Turna, Servet
Yüksel, Ozan Şiar, S.Emine Kaube, Z. Şehriban
Gözen,
Sunu:
"Bize,
dünya barışına hizmet ederken milli bir gurur sağlayacak sanatçılarımız, dünya
milletleri karşısına alın akıyla çıkacak şairlerimiz var. Unutmayalım onları.
Unutmayalım onları demek, milli menfaatlerimizi unutmayalım demektir."
Orhan
Veli (Yaprak, 1 mart
1950)
Evet, Orhan Veli bundan 43 yıl
önce böyle söylemiş. Memet Fuat da her şiir severin, her şairin okuması gerekli
güzel bir yapıtın arka kapağına (Adam Yayınları, Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi.
Dokuzuncu basım. Ağustos 2002) bu yazıyı düşmüş. Orhan Veli söylemiş, Memet Fuat
yinelemiş. Hem de 43 yıl sonra. Neden? Çünkü görmüş ki Memet Fuat, bu geçen süre
içinde sanatçılara, şairlere verilen değer, 50'li yıllardan daha kötü duruma
gelir olmuş. Neden mi, nedenleri mi? Sanırım o konuyu değil bu ön söze; bu
kitabın tümüne bile sığdırmak olanaksızdır.
Asya'dan
Anadolu'ya büyük göçüşten sonra, 60'lı
yıllarda birçoğumuz, bu kez doğa koşulları nedeniyle değil de
siyasî ve iktisadî kuraklık yüzünden, 2.
büyük "göç"le, doğduğu,
büyüdüğü ülkesini geride bırakıp, döner -sermayeyi- ve göbek dansını tüm
kültürümüz sanarak dünyaya yayılmaya başlamış. Neler almışlar göç ederken
yanlarına? Yarım yamalak duyduklarını, kulaklarına fısıldananları, yanlış
eğitimlerle yıkanan beyinlerini... Kitap? Ne gereği var ki?
*"İlk kuşak yabancı dili
konuşamadığından, ikinci kuşak ne yapacağını bilemediğinden, üçüncü kuşağın ise
Türkçeyi konuşamamasından-yazamamasından" ötürü kendilerini bir yere
oturtamamışlar göç ettikleri ülkelerde. Dr. Monika Carbe de, "Ana dil ile
yabancı bir dil, iki bacaklı bir insandır, ana dilini iyi kullanamayan birisi,
doğru dürüst yürümeyi de beceremez" der.
Bunları göz önüne alarak bir
girişimde bulunduk. Ortalıkta şiir sözcüğü dolaşıp durmakta. Biz de ondan,
yazımların en güzelinden başlayalım dedik. Şiiri en kolay yazım türü sananların
çoğu kitaplarını bir editörün önüne bile koymadan bastırtmaktalar.
"Bastırtmakta" diyorum zira bu işlev genellikle kendi çabalarıyla bir
basım evi bularak, büyük olasılıkla, Türkiye'de gerçekleşmekte ve kitaplar
bavullara doldurulup yurt dışına getirilmekte. Buraya getirilen kitaplar da
eşe-dosta dağıldıktan sonra iş bitiyor.
Yol yordam bilmeyen kişiler ise
şiir sandığı yazılarını Türk yayınevlerine göndererek veya gidip kapılarını
çalarak onları bıktırmış durumdalar. Oysa ki onların kapıları (bu yazdığım neden
de dahil olmak üzere) çoktan kapanmış biz yurt dışındakilere!
Elinizdeki bu kitap, yabanda
şiirin "boy" değil sadece "cep" aynasıdır. Bu girişim, yaşadığımız, ürettiğimiz,
tükettiğimiz ülkelerde yapıt verebilmek için başlatılan girişimlerin ilki de
değildir. Ne var ki bu güne kadar yapılan girişimlerin çoğu birbirleriyle
bağlantısız, küçük gruplar arasında ve bir yayın evi olmaksızın
gerçekleştirilmiştir. Bizler ise, daha iyi bir eş güdüm içinde, iki dilde
yazılmış kitaplar çıkartabilmek için çaba harcamak, kitaplarımızı bu ülkelerde
bulunan kütüphanelere, kitap evlerine dağıtabilmek, kaynağı belirli yapıtlar
üretip (arandığında bulunabilen) bunların bir merkezden tanıtımını ve
pazarlamasını yapabilmek istiyoruz. Bizim yayın evimiz diyebileceğiniz "H@vuz
Yayınları" bu işlevin büyük bir bölümünü üstlenmiş durumdadır.
29 Harfle Dünyadan 29 Şair" bir
güldeste değildir. Ancak güldestelerde yer almış veya alabilecek şairlerden bir
mozaik oluşturmaya, şiirle uğraşan birçok kişiyi edebiyat dünyasıyla
tanıştırmaya yönelik; yabanda yaşayanların şiirlerinden seçilmiş örnekleri
sizlere sunmaya yönelik bir çalışmadır.
Elinizdeki kitap, bilgi alış
verişini, yazımla uğraşan kişilerin birbirlerini daha kolay bulabilmelerini
sağlayabilir. Bu mozaiği oluşturabilmek, 192 sayfayı üst üste, 29 kişiyi yan
yana getirebilmek için de bir yılı aşkın bir süre çalışıldığını vurgulamadan
geçemeyeceğim.
Aslında tamamen yabanda
yaşayanlardan oluşturmayı düşündüğümüz bu kitaba son anda iki şiir dostunu daha
kattık: Sayın Orhan Yılmaz ve sevgili Nurcan Kalkan aramıza hoş
gelmişler!
Beni kırmayıp, yapıtları ile
aramıza katılan Ozan Şah Turna onur konuğumuzdur. Doktoru, profesörüyle,
öğretmeni, eğitimcisi, işçisi, ressamı, yazarıyla bu yapıtı oluşturduk. Tüm
emeği geçenlere ve katılımcılara, bizlere duydukları güven ve gösterdikleri
maddî manevî desteklerinden dolayı teşekkür ederim.
Bu şekilde sunulan bu yapıtın
gerçek bir mozaik oluşturduğuna inanıyorum. Ve inanıyorum ki bu kitap,
hâlâ aramızda olsaydı, belki
Orhan Veli'yi bile sevindirirdi.
"İlk ve son" olamaması umuduyla...
Nida
Öz