"Bu bahar, başka bir bahar."
Bir
an için, elinizde büyüyen bir bebek
düşünün. Onun her
türlü değişimini, bedensel ve ruhsal gelişimini, kişilik
evrimini uzun bir
süreç içinde gözlemlerseniz, durağan saydığınız
bir noktadan geriye baktığınızda, tanık olduğunuz gelişime hayranlık
duymanız
hatta şaşırmanız doğaldır. Birey sürekli bir değişim
içindedir; bu değişim,
doğanın ve çevrenin yanı sıra alınan eğitimin de etkisiyle,
genelde, daha
iyiye, daha başarılı olmaya doğrudur.
Yazarları,
şairleri, diğer sanat dallarının uğraş veren
emekçileri, geniş bir zaman penceresinden gözlemleme
mutluluğunu yakalayanlar onlardaki yaratıcı gücün etki
ve sanat evrimsel
sonuçlarına tanık olurlar. Bir çocuğun
büyümesini izlemekten pek farklı
değildir bu. On yılı aşkın bir süredir Muzaffer Yanık'ı bazen
sessizce uzaktan,
bazen aynı odanın havasını soluyarak, ya da bir dost sofrasındaki
sohbetinde,
sıklıkla sanal ortamda ve Anafilya işbirliğinde gözlemlemiş olmak
bana,
doğrusu, bir ayrıcalık gibi geliyor. Sözünü ettiğim bu
zaman dilimi, onun,
Erzurum'un o ıslak ve rüzgârlı yaylalarını arkada bırakarak
yaşamını
Hollanda'da sürdürdüğü dönemin büyük
bir kısmını kapsıyor. Şiirlerinde,
yazılarında, Erzurum'un yaylalarını, köylerini, havasını suyunu,
yöreye özgü dilini
bulanlar, çocukluk döneminin onun duygu dünyasında
bıraktığı derin izlerini
görecek, sanatsal ve yaratıcı gücünü şekillendirip
yön vermedeki etkisini
kolayca anlayacaktır.
Önsözün işlevi gereği okurları için yapacağım tanıtımı
kendi kaleminden bir alıntıyla sürdürmek istiyorum. Söz konusu alıntı, üç yıl
önce (Nisan 2000) bana yazdığı mektubundan bir bölümdür:
Bazı yağmurlu günleri severim. İçime huzur
yağdıranını. Yani rahmet olarak yağanını. Bugünkü gibi yağmurlu havaları hiç
sevmiyorum. Bu da yağmurun 'zahmet' olarak yağanıdır. Ne kadar çirkin bir gün!
Böylesi günlerde hiçbir şey ısıtamaz beni.
Çocukluğumu hatırlarım. Yüksek dağların ayazında donduğum,
yalçın kayaların dizlerimdeki acısında sızdığım ve yağmur sularında düşe kalka
ıslaklığımı bir türlü kurutamadığım hüzünlü sonbahar günlerini. Ah, o babalı
öksüz büyüdüğüm günler...
Arnhem'den yeni geldim. Dışarıyı görmemek için perdeleri
kapayıp hayallere daldım. Bugünün tam tersi bir günü düşünmeye koyuldum.
Doğrusu hiç de zor olmadı bu. Senin güçlü algılama ve edebiyat zenginliğiyle
çizmiş olduğun duygularımın manzarasını açıp okumağa başladım. Çocukluğumun
Büyük Göl'ünde bir Bahar Bayramı daha yaşadım.
Yazını yine okudum! Çocukça sevindim. Duygularımın bu
kadar güzel algılanması ve paylaşılabilmesi, yaşanacak muhabbetin en güzeli.
Bunun duldasında demlenmenin keyfi, sevgilinin dizine başını koyup, usanmadan
onu seyretmek gibi bir şey."
Böylesi duygularla yüklü ve anayurdundan onca yol uzakta
yaşayan bu şair dost, Arnhem'in gri ıslaklığında baharı, "bu baharı",
bakın nasıl diziyor sözcüklerle:
"Bu bahar başka bir bahar
renkler başka ifadelerde
parlaklığında sırıtkanlık
var
her günün aynısını
bir başka yansıtır
aynalar."
Yanık'ın şiirleri için -yanık şiirler- dense yeridir. İç tutkularının yangınını
dizelerinde ustaca dile getirmiş. İlkyazlar açacak içinize, hasret kokacak
burnunuza Sensizliği Üşüyorum sayfalarında.
Rotterdam, 20 Mayıs 2003
M. Halit Umar