DERGİ/ YAYINEVİ KILAVUZU

 
Karahan Yılmaz
 




1958 yılında Nevşehir’in Avanos İlçesi'nde doğdu. İlkokul, orta ve liseyi çeşitli kentlerde okudu. İlk sürgünlüğünü lise 2. sınıfta iken (Nevsehir'den Ankara'ya) yaşadı. Ankara Iktisadi ve Ticari İlimler Akademi'sinde kısa bir süre memurluk yaptıktan sonra 1979 yılında dönemin politik koşullarından dolayı Avrupa’ya çıktı. Bir buçuk yıl Almanya’da kaldıktan sonra 1981 yılında Fransa’ ya yerleşti. Şair 1989 yılında kurucusu olduğu "Oluşum" adındaki iki dilli kültür ve edebiyat dergisinin 4 yıl süreyle yayın yönetmenliğini üstlendi. Tohum, Dergi, (Almanya) Sanat 88, Oluşum/ Génese (Fransa), Mavi Yaka, Temmuz, Dönemeç, (Türkiye) gibi dergilerde çeşitli antolojilerde şiirleri ve düzyazıları yayınlandı. Almanya’da yayınlanan Tohum dergisinin düzenledigi Nazım Hikmet Şiir Yarışması'nın jüri üyeliğıni yaptı. 2004 yılının sonuna kadar bir kültür merkezinin yöneticiliğini yapmış olan şair, hâlen kendisine ait uluslararasi bir çeviri bürosunda yönetici olarak çalıstırmaktadır. Şair bir oglu, bir kızı olmak üzere iki çocuk babasıdır.

Karahan Yımaz, şiiri bir yazma eylemi olarak değil, bir yaşama biçimi olarak benimsedi. Cebinde kimlik yerine sevdalı kelimeler, cüzdan yerine de asi şiirler taşıdı. Aşkı, insanın kendine doğru yaptığı yolculuk ve kendini keşfetme serüvenlerinin bir özeti olarak tanımlamayı tercih etti. Bazen düşselliğin uçsuz bucaksız sahillerinde bitip tükenmek bilmeyen yolculuklara çıktı; bazen de kavuşmakla – kavuşamamayı, dokunmakla –dokunamamayı; umutla – umutsuzluğu, ihanetle –aşkı iç içe yaşadı. Yalnızlığın kulvarlarında yaşanan aşklara, ayrılıklara ve bir buluşma öncesi yaşanan sevinç çığlıklarına tanık oldu. Yüreğine sevda damlatan şair, şiirleri hakkında bir kitabının önsözünde şöyle söylemektedir:

“... Benim için şiir, özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum ki, ne belli ideallere ulaşmanın bir aracı, ne de politik yaşamın hizmetine sunulacak basit bir etkinlik oldu. O tamamen insanın kendini varetme, yenileme ve gelliştirme mücadelesinin imgesel ve estetiksel bir anlatımıdır. Dilin sınırsız ve zengin olanaklarını kullanarak, insan yaşamında yeni ufukların, yeni boyut ve anlamların yine insan tarafından günışığına çıkarılmasıdır. Bu nedenle şair sözcükleri kanatır, dizeleri biçimler, sesin ve sözün o imge gibi büyülü gücünü kullanarak, nesnelliği estetiğin ince eleğinden geçirmeye çalışır. İşte bunun için şairlere „ruh mimarları“ denmemiş midir?“





İletişim:

k.yilmaz2007@hotmail.fr

 

 

 

    ® Öz Yapım oHG   H@vuz Yayınları - Kitaplar                              ©  Dergi H@vuz  ISSN 1864-0524