ana sayfa / editörden / içindekiler / iletişim / arşiv / havuz hakkında

 

Bir Yüz Yıl İçinde Okuma Yolculuğu

-                                                                  

                            

Neue Zürcher Zeitung  *FEUILLETON  Nr.277   49

Lesereise durch ein Jahrhundert  
Türk Kütüphanesi – Edebi Kıralyolu
  Die Türkische Bibliothekein literarischer Kِnigsweg  

 

Eğer edebiyat kendi öncülük iddiasını sürdürüyorsa, o zaman edebiyat politikanın bir kaç adım ötesindedir. Bu kültürlerin taktirle eşitlenme yolunda bir mihenk taşı daha konmuş olması demektir: "Türk Kütüphaneleri"nin üç cildi yayınlanmıştır. Bu projenin inisiyatörü Robert-Bosch Vakfı'dır, vakıf sadece Polonya ve Çek kütüphanelerinin sorumlusu olmamakla birlikte, değişik dillerde ve kültürlerde iletişim kurabilenlerin, 1985’ten bu yana; Adelbert-von Chamisso ödülünü yazarlara veren bir kuruluştur.

Bilgelik ve Zevk

İki sene evvel vakıf  Breisgau’daki Freiburg Üniversitesi’nin oryantal seminerin yöneticilerine Erika Glassen ve Jens Peter Laut’a başvuruda bulundu ve iki profesörsün uzun zamandır planladıkları Türk edebiyatının dikkatle hazırlanmış ve geniş bir kamuoyuna sunulmasını önerdiler. İlk önce hangi yayınevine bu görevin verilmesi gerektiği düşünüldü. Ve seçenek, otuz yıl boyunca düzenli bir şekilde nezir, şiir ve diğer yazılar yayınlayan, buralarda nerdeyse bulunmayan cinsten bir çok ülkenin yayımlarını üstlenen, Unionsverlag oldu. Bu sorun çözümlendikten sonra,  Türkologlar, edebiyat araştırmacıları, Türk uzmanları, yazarlar, yayımcılar ve tercümanlar arasında bir anket düzenlendi; onların fikirleri alındı ve  20. yüzyılın yazarlarından hangilerinin yapıtlarını içermesi gerektiği sorgulandı. Bu şekilde belirgin çevrelerin yardımı ile hedefe yaklaşarak, program – 2009’a kadar – toplam yirmi ciltten oluşan koleksiyona karar verildi. Cesaretle bilgeliğin ve zevkin arasını bulmak, riskli atılımlarla temeli kurmak, seçkiye dikkatli bir şekilde baktığımız zaman anlaşılıyor ki bir taraftan ilgili kişinin bilgi edinme isteği giderilmiş, diğer taraftan okurların, mesela romanlarını tanımadıkları Yasar Kemal, Orhan Pamuk ve Nedim Gürsel gibi yazarlara karşı ilgileri uyandırılmış oluyor .

Proje  altı şiir Antolojisinden ve ön dört roman üzerine kurulmuştur. İlk koleksiyonda (Toplu bant) Hikayeler “İstanbul’dan Hakkari’ye”, mevcut,  ikinci koleksiyon hikayeler – “Aşk, yalan ve Öcüler” – henüz hazırlanmakta ve Börte Sagaster tarafından çıkarılacaktır. Şiirseverler   “Kültür Şiirleri” ile tat çıkartabilecekler; ayrıca Türk edebiyatının tarihçesi ve – diğer özel seri – Türk tarihi, her biri doküman olarak, geleneksel Anadolu içeriklerinden oluşan, hikaye ve halk kitaplarına  koleksiyon olarak takdim edilmiştir.

Türk kütüphanesinin kronik başlangıcını, yakın bir zamanda çıkacak olan  bir eser :”Yasak Aşk (Aşk- Memnu)” işaretlemektedir. Yazarın” Halit Ziya Ukşaklıgil, 1866 –1945, anlamlı epik yapıtı 1900 ‘de yayınlanmış.  Bugünkü kritik okurların geçmiş asırların hayat duygularını nasıl karşılayacaklarını merakla bekleyebiliriz; Osmanlı İmparatorluğunun üst tabaka insanlarının, İstanbulluların akşam sefalarının çekiciliği muhakkak. Heyecanlı ve karmaşık 1920’ler, Cumhuriyetin kuruluşu, Halide Edip Adıvar “Hatıralarımda” gözümüzün önünden geçiriyor ve toplumsal eleştiriyi, biraz mizah biçiminde Memduh Şevket Esendal 1934’de yayınlanan romanında bulabileceğiz. Nihayet, kısa hikayeleri –bazen başkalarınınki gibi – şiir seri kitaplarının içersinde kaybolmuş ve piyasada Almancası tümden satılmış olan bir yazarın kitabına rastlayabileceğiz: Söz konusu olan yazar Sabahattin Ali, sosyal atılımları yüzünden boynu kırılmış; 1948 ‘deki ölüm sebebi tümden çözümlenememiş. “İçimizdeki Cin” (1940) romanında içimizdeki kopukluğun suçluluğunu anlatmaktadır.

Mesela  Yusuf Atılganın “Hotel Yurdum’u” okumuş olanlar, 1959 ‘un “Aylak Adam”, “Miskin’i” okuyabilecekler, ve üç romanı 1970’lerden... Bu kitap paleti geçmişin yakın zamanından 1996 – 2002, postmodernizme dayanıyor.  Ne azınlıkların durumu – Ermeniler ve Kürtler sorunu -  ne de uyuşturucu kullanımı ve cinsel taciz tabulaştırılacak; üç ilk seride görüldüğü gibi, bazı vahşi, detaylı ve belalı anlatımları ayrımı da yapılmamaksızın.

 "Dil"le oyun

“İstanbul’dan Hakkari’ye – Hikayeler İçinde Bir Tur”  bizi İstanbul’dan Edirne’ye, Bursa ve Ayvalık’tan, Ege sınırlarını takip ederek güneye, güney-doğu Akdeniz’den, Gaziantep’e ve Diyarbakır’a,  doğuya ve güney-doğu Anadolu’dan Karadeniz’e götğrecek. Ankara’ya, iç karmaşıklıkların mevcutluğundan çekingen davranmaksızın, Ahmet Ümit’in psikolojik uyanık, mizah temelli “Oyun arkadaşı”ndaki hikayeler,  sunulacak. İstanbul, Roni Margulies tarafından Bostancı’daki bir Yahudi çocuğunun hayatını anlatarak, canlandırılmıştır. Bu kitap serisinin yayınlayıcısı Hamburg Üniversitesinin Germanist Türk Lektörü, Türkçe hocası, Tevfik Turan. Sorumuz üzerine, Türk edebiyatının özelliği nedir, tüm akıntıları ve etkileri düşünerek, Türk nesiri ve şiirleri nasıl etkilenmiş olabilir üzerene, şu cevabı aldık: “Eğer edebiyat dillerle bir oyun ise, demektir ki bu, bu oyun dünyanın her tarafında, her kültürde, her dilde  oynanmaktadır”.

Bu dil oyununu Leyla Erbil, “Tuhaf Bir Kadın”nın yazarı, ve Ahmet Ümit, “Sis ve Gece”nin yazarı, oynamışlardır. Ümit’in romanı “İstihbaratın İçinden” İstanbul’un 1990‘larını canlandırıyor; Metropol – çok tabakalı ve çok kültürlü – bölüm bölüm tüm ayrıntılarıyla öyle anlatılmıştır ki duygusallığı nerdeyse hissedebileceksiniz. Sedat, merhametli amcalar istihbaratının bir adamı, teröristler tarafından yaralanıyor ve kaybolan sevgilisi, üniversite öğrencisi Mine’yi ararken, bu hikaye gerçek ve hayal arasındaki (real ve sürreal) çıkmaz yolları anlatıyor. Ahmet Ümit çoğunlukla rüya yolu ile gerçeklerin saçmalığını, gerçeklerin ve rüyaların birbirlerine karışmasını, tehdit içinde bir yaşam havasını, değişmekte olan toplumun içinde yerini bulamamak, var olmayan hayali bir düşmanı kovalayarak, yok olma korkusu anlatılıyor.

Leyla Erbil’in  “Tuhaf Bir Kadın”ı, araştırma niteliğinde bir roman, Türk kadınının Türk toplumundaki özgürlük savaşını - Avrupa bakış açısı ile – tekrar esaslı bir şekilde düşünmeye sevk ederek sergiliyor. 1931’de doğmuş olan yazar, kadının toplumdaki bugünkü yerini bir sembol figürü olarak belirgin bir şekilde açıklıyor.

Melankoli ve Miskinlik

Şu an Türk Kütüpanesi'nin çıkarmış olduğu yeni üç kitabı okuyabilmemiz için zamana ihtiyacımız var, düşünceli ve sinirlerin yatkın olmasını gerekiyor, çünkü ara sıra Türk nesiri melankoliye ve hatta miskinliğe yakın, erotik tariflerden oluşan roman kahramanları ya da siyasi aktarmalar tercümelerden hiç bir şekilde arınmamıştır. İki romanda ve hikayelerde  bazı pasajlar 18 yaşın altındakilere, bir öğretmenin bakış açısı ile yasaklanması gerekiyorsa da - saygı ile!- şuna dikkati çekmek isteriz, Helga Dağyeli-Bohne ders malzemelerini tüm yapıtlara kullanması ile görevlenmiştir.

Ve şu göze batmaktadır: Bu iyi tercümelerin, açıklayan ve yayımcının yoğun ve birlikte bir çalışmanın neticesi olduğunu vurgulamak gerekir; Lucien Leitess bu sebepten dolayı bu yılki Frankfurt Kitap Fuarı'nda, kültürlerarası başarılı transferi için, Tercüme Ödülü almıştır.                                                                       

                                                                             
* Sayın Monika Carbe'nin bu makalesinin dergimizde yayımlanmasına izin veren Neue Zürcher Zeitung, Şef Redaktörü, Angela Schadere'e ve çeviriyi yapan arkadaşlarımız Dilek Yolcubal & Nuray Lale'ye teşekkür ederiz.    
 

   
 

Monika Carbe


---- 2005 © Dergi H@vuz

2001 © H@vuz Bilgi Bankası