Yavuz NUFEL
 
(1960, Samsun, Havza). 17 yıldır Hollanda’da yaşıyor. Lise Yıllarında Gırgır Dergisi’nde yayınlanan esprileri ve fıkraları ile yazmaya başladı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdı; şimdilerde SESVER adlı haftalık gazetede köşe yazarlığının yanı sıra, Hollanda’da yayın yapan Demet TV’de “Basında Bu Hafta” adlı proğramı yapıyor. Ayrıca İnternet üzerinden dinlenebilen Radyo Deniz, her perşembe akşamı “ Yavuz Nufel ile Şiirmatik” adlı  şiir ve sohbet  proğramı yapmakta. Hollanda’da, ‘Yatsıda Sönmeyen Mum Işığında’ ve ‘Şiirmatik’ adlı şiir kitapları yayınlandı. Nufel’in en büyük projem dediği, Gurbetçi Destanı ve ilk 13 bölümü Sesver Gazetesi’nde yayınlanan “Yavuz Nufel’in kaleminden 40 yıl önce, 40 yıl sonra Hollanda’da Türkler” başlıklı söyleşileri. Kasım 2003’de kitap olarak basılacak söyleşilerin ardından, manzum Gurbetçi Destanı yayınlanacak. Hiç bir okulu bitirememekten, ömür boyu öğrenci olmaktan, kardeşliğin, dostluğun, eşitliğin ve özgürlüğün tahsilatını yapmaya çalışmaktan çok mutlu. Evli ve üç çocuk babası olan Nufel, dünya çocuklarını savaşlardan, açlıklardan; şiiri de kirlenmekten kurtarmak için kendince bir mücadelenin içinde.
 
İletişim adresi:  nyavuz@chello.nl
Konuşmakla olsaydı,
papağandaki de SANAT.
laf-ı gûzaf ile de 
yapılmaz EDEBİYAT. 
kelimeler kılıç 
cümleler ok olursa,
hedefine ulaşır.
gerisi...
ne kokar ne bulaşır.
"Kim gurbette, kim sılada
ya da gurbet nere,
sıla nere" diye başlayacak olursak
söze
gürül gürül akan mısralarıyla
bir dost buluruz karşımızda.
Onun içinde gurbet de, sıla da.
Yaşadığını yaşatmadaki hünerisiyle
şairle dost bulursunuz ya kendisini,
işte o şair Yavuz Nufel.
Bu yeni kitabıyla, yeni yolculuklara
"merhaba" dedirttin ya bize
teşekkürler Yavuz.
Tayfun Talipoğlu
22 Eylül 2003
 
30 EURONUZ VAR MI?
Yavuz Nufel 
İnsanı beklenmedik anda şaşırtan olaydır sürpriz!..
 
Uzun zamandır görüşmediğiniz bir yakınınızın, bir dostunuzun habersizce aniden kapısını çalmaktır. Belki de o anda yalnızlıktan bunalmış, konuşacak dertleşecek birini arayan dostunuz için ne büyük sürprizdir ziyaretiniz hiç düşündünüz mü?
 
Sürpriz: Bir yaş gününde, bayramlarda, yılbaşında aşağı- yukarı tahmin edilen, beklenen  bir hediyeden başka bir şeyin çıkmasıdır paketten... 
Hediyenin büyüklüğü  küçüklüğünden, maddi değerinden önce manevi değeri büyüktür alan ve veren insan için. Önemli olan hatırlanmaktır, hatırlatmak ve karşınızdaki kişiye verdiğiniz değerin bir göstergesidir hediye.
Bu yüzdendir ‘Çam sakızı çoban armağanı’ özlü sözünü sık sık kullanışımız hediye alış-verilerinde. 
 
Bir çocuksa hediye almamız gereken, aklımıza ilk gelen, gitmemiz gereken ilk  yer bir oyuncakçı dükkanıdır genelde. İkinci tercih bir giyim kuşam mağazası.... Bir sene bile geçmeden eskiyecek, yırtılacak, dar gelecek, unutulup gidecek bir-iki parça çul, çaput...Sürpriz olmayan, sadece verdiğiniz gün ve akabindeki bir kaç ay için gündemde kalacak sıradan bir hediye. Büyükler söz konusu olunca; çakmak, kalem, kıravat, gömlek, parfüm, vazo, kaset, cd vs vs... Kısa zamanda ya modası geçecek, ya kaybolup gidecek, ya kırılmaya  ya da eskimeye mahkum yüzlerce nesne; hediyelik  olarak akla ilk gelenler arasındadır...
 
Oysa, ilk akla gelmesi gereken fakat bizim toplumumuzda, bizim insanlarımızın akılının ucundan bile geçmeyen, belki de henüz hediye olarak kabul görmeyen, kalemden çakmaktan, parfümden daha az değer verilen bir şey varki üzülmemek elde değil.
Evet, ‘Kitap’. Ne güzel, en güzel hediyedir aslında kitap... 
Bir çakmaktan, bir parfümden, bir kıravatdan daha mı az değerlidir kitap, sorarım size...
 
Çocukluğumda aldığım hediyeler arasında ( 30 yıl önce) biri varki hala gözümün önünde, elimin altında durur.... Ömer Seyfettinin’in Kaşağı’sı.... Nice eşyalar, nice oyuncaklar, giysiler geldi geçti; daha doğrusu HEDİYE olarak verildi hiç ama hiç birini hatırlamıyorum bile... Oysa Kaşağı, daha dün gibi bu gün gibi karşımda ve bana heyecan veriyor... Ve her gözüm takıldığında ilkokul öğretmenim  Ayşe Bıyık’ı sevgi ve hürmetle hatırlıyor, yad ediyorum...
İlk okulu bitirdikten sonra öğretmenimi dünya gözü ile hiç görmedim, karşılaşmadık da...
 
Öldü mü, sağ mı, nerdedir bilmiyorum... Fakat Ayşe Bıyık, benim güzel öğretmenim hergün yanımda, karşımda Kaşağı’nın içinde, 30 yıldır benimle birlikte...
 
İnsanlar verdiği hediyelerle kendilerini ölümsüzleştirebilirler... Bu sene normal hediye alışkanlıklarımızdan vazgeçip sevdiklerinize bir sürpriz yapalım mı? Verdğimiz  paketlerin içinden beklenen ve tahmin edilenin  aksine bir kitap çıksa....
Hatta düğünlerde geline, damata bir çeyrek altın takmak yerine, bir kitap hediye etmek racona çok mu ters mi düşer yani... O halde bir çeyrek altın artı bir kitap bütçemize çok mu ağır gelir, ipin ucunu kaçırır, bütçemiz mi sarsılır...
 
Cevabınız; olabilir, neden olmasın şeklinde ise ve 30 euronuz varsa, ortaya başka bir soru çıkıyor; nasıl bir kitap, hangi kitap?
Başlangıç için, belki de hayatında ilk defa hediye olarak bir kitap alan kişiye yüzlerce sayfa tek konu üzerinde yazılmış bir kitabı okumak zor gelebilir, normaldir...
 
Bana sorarsanız bu kitap bir yıllık olmalı... Onlarca, yüzlerce şairin, yazarın, araştırmacının eserlerinin bir araya geldiği bir yıllık...
Medyatik olmayan fakat bilinen yazarlara, şairlere ‘ kalem toplatacak’ ( nal toplatmak, deyimden ben uyarladım nasıl buldunuz?) yüzlerce isimsiz kahraman, kalem erbabıyla tanışmak, her iki-üç sayfada başka dünyalara yolculuk etmek , başka duygularla tanışmak, sıkılmadan, bunalmadan keyifle okunacak iki yıllık...
 
Mademki Avrupa’da yaşıyoruz, amacımız dilimizi, kültürel değerlerimizi korumak ve yaşatmak; mademki çeşitli vesilelerle yılda beş-on kez hediye alıp-veriyoruz; o halde 6 paket sigara parası, bir gömlek, bir kıravat parası kadar 30 euromuz da varsa ceplerde, buyurun hediyelerinizi sürprizleştirmeye... 
 
 İZDÜŞÜM: Dr. Halit Umar’ın gecesini gündüzüne katarak sanal ortamda iki yılı aşkın süredir yayın yapan Anafilya Dergisi’nin   İZDÜŞÜM yıllığı  Nida ÖZ’ün özverili çalışması sonucu  Havuz Yayınlarından çıktı ( 320 sayfa). Onlarca Şair ve yazarın eserlerinden oluşan bu eser hakkında daha fazla bilgi ve siparişleriniz için: http://www.havuz.de 
 

 

yıl:
1960.
yerler:
karla kaplanmış.
dışarı:
soğuk mu soğuk.
rüzgar:
ıslık çalıyor,
boğuk-boğuk...
Havza'nın
Çamyatağı Köyü'nde
bir ev vardır
hemen cami önünde.
mevsimlerden:
kış.
aylardan:
mart'mış.
Rasim ile İftade'den
Allah beni yaratmış...
kör gözlü kör ebe
kör jiletle kesmiş
göbeğimi!...
o gün bu gündür,
göbeğim kesiktir benim..
.
kalem gibi...


arkada kalıyorsa yarın
anlasılmıyorsa deli
yanıyorsa Kerem
kirleniyorsa hava
sonu varsa nefesin,
çıkıyorsa can
soluyorsa çiçek,
yakılıyorsa kitap,
kirleniyorsa defter
ben seni; dün gibi
deli gibi ,Kerem gibi
hava gibi, nefes gibi
can gibi, çiçek gibi
kitap gibi, defter gibi
sevmedim ki!..
Kalem gibi sevdim seni
çok sevdigimi söyledim belki
Fakat hiç kimseye
" Seni kalem gibi sevdim" demedim ki...